1.629 bölüm

Mevlana Takvimi günlük takvim yazıları

Mevlana Takvimi Mevlana Takvimi

    • Din ve Maneviyat
    • 4,8 • 4 Oy

Mevlana Takvimi günlük takvim yazıları

    HEDİYELERİ GERİ ÇEVİRME! - 28 NİSAN 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

    HEDİYELERİ GERİ ÇEVİRME! - 28 NİSAN 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

    Peygamber (s.a.v.) Efendimiz’in bizlere olan emir
    ve vasiyetlerinden biri, peşinde koşmaksızın, hediyeleri kabullenip reddetmememiz hakkındadır. Çünkü bu rızk bizlerin cehdi ve gayreti olmadan gelmiştir.
    Hâkk Teâlâ kitabında, “Her kim Allâh’tan sakınırsa, Allâh kendisine bir çıkış yeri ihsan eder.
    Onu hatır ve hayâline gelmeyecek bir cihetten de
    rızıklandırır” (Talâk s. 3) buyurmaktadır.
    Hâkk Teâlâ kullarına ancak, verdiği helâl rızk ile
    minnette bulunur. Ebu’l-Hasan eş-Şâzilî (r.âleyh)’in
    yolu şu idi: “Hiçbir şey istememek, hiçbir rızkı geri
    çevirmemek, hiçbir rızkı toplayıp biriktirmemek.”
    Hz. Ömer (r.a)’den naklen şu hadîsi rivayet ederler: “Peygamber (s.a.v.) Efendimiz bir kere bana hediye verdi. Ben de “Efendimiz (s.a.v.)’e, bu hediyelerinizi benden daha muhtaç fakir olanlara veriniz”
    dedim. Efendimiz (s.a.v.) bana, “Bu gibi mal bir
    kimseden istemeden sana gelirse, bunu al kendi
    mülküne geçir, istersen ye, istersen sadaka olarak birisine ver. Kendiliğinden gelmeyen şeylerin
    peşinde de kendini yorma” buyurdu.” (Buharî) Salim
    (r.a.) diyor ki; “Bu sebeple, Abdullah bin Ömer (r.a.)
    hiç kimseden bir şey istemez, verileni de geri çevirmezdi.”
    Sahih senedlerle şu hadîsi rivayet edilmiştir: “Kişi
    istemeden, nefsi arzulamadan, bir din kardeşinden kendisine bir iyilik veya rızık gelirse, onu
    geri çevirmeyip kabul etmelidir, öyle bir rızıktır
    ki, o rızkı Allâh (c.c.) ona ulaştırmıştır.” (Ebu Ya’lâ)
    (İmâm Şarani, Büyük Ahidler, s.177-179)

    • 2 dk.
    AİLEDE REİSLİK KİMDE OLMALI? - 27 NİSAN 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

    AİLEDE REİSLİK KİMDE OLMALI? - 27 NİSAN 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

    Farklı vücut ve ruh yapılarıyla kadın ve erkek evlilikte bir
    bütünlük oluştururlar. Bu farklılıkların görev paylaşımında
    göz önüne alınması tabidir. Günümüzde kadının statüsü
    gittikçe değişmekte, daha çok aktif olmakta, çalışmaya yönelmekte ve adeta erkeksi rollere bürünmektedir. Kadını erkekten ayıran ruhi farklar bu şekilde törpülenmekte, kadın
    da anneliğe mahsus hisler açısından fakir ve bencil olmaktadır. Böylece evde kadının hakim olduğu “anne tipi aile”ler
    gittikçe artmaktadır.
    Halbuki bir yaşında, annenin çocuğa karşı ilgi ve bakımı, desteği uygun doyum sağlayabilecek seviyede ise
    çocuk gelecek gelişim basamaklarını kolay aşar. Anne
    otoriter, erkek rolünü üstlenmişse; çocuğa yeterli duygusal
    doyumu sağlayamaz. Araştırmacı Pitts’e göre; otoritenin
    kimde olduğunun bi linmesi gerekir ve otorite aile refahını
    sağlayan kişiye verilmelidir.
    Otorite olmayıp, aile çevresinde anneye ve babaya ait
    iki ayrı kaide ve yasak topluluğu olursa, çocuk neye itaat et·
    mesi gerektiği hakkında bir fikir edinemeyecektir. Bu halde
    çocuk hangi tarafı memnun edeceği konusunda tereddüte
    düşer. Daha sonra bu ikiliği kendi menfaatleri doğrultusunda kullanarak, çok zararlı özellikler ve bozuk bir şahsiyet
    geliştirir. Aslında her grubun bir başkanı olur ve bu bellidir.
    Yönetim kurulu başkanı olmayan bir firma veya komutanı
    olmayan bir ordu anlamsız, beceriksiz olur ve çabucak parçalanıp dağılır. Aynı durum aile için de geçerlidir. Ailenin
    bir lidere ihtiyacı vardır, çünkü bu bir iştir ve meşguliyettir.
    Kutsal kitabımıza göre de ailenin başkanlığını erkeğin,
    kocanın, babanın yapması gerektiği anlaşılır. Tabii babanın
    aile reisi olması demek annenin hiçbir fikir beyân edemeyeceği anlamına gelmez. Annenin, ailenin bir ferdi olarak
    (özellikle evin içiyle ilgili hususlarda) fikri alınır. Böylece her
    fert kendine göre görev almış olur.
    (Prof. Dr. Sefa Saygılı, Evlilikte Mutluluk Sanatı, s.39-41)

    • 2 dk.
    DÜZGÜN KILINAN NAMAZ, KILANI DÜZELTİR - 26 NİSAN 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

    DÜZGÜN KILINAN NAMAZ, KILANI DÜZELTİR - 26 NİSAN 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

    Tadil-i erkân; namazdaki herbir rüknün hakkını vermek,
    acele bir şekilde namaz kılmamak, namazda huşûyu yakalamak için zihni meşgul edecek şeylerden kaçınıp “namaz
    hırsızlığı” yapmamaktır. Hz. Peygamber (s.a.v.)’in “Öyle namaz kılanlar var ki kıldıkları namazlarda hayır yoktur.”
    (Aclunî) uyarısı, namazın hakkını vermeyen ve neticesinde
    de ahlaki değişime uğramayanlar içindir. Namazın oluşturacağı ahlakî değişimle ilgili Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “İnsanın kılmış olduğu namazı kendisini her
    türlü ahlâksızlıktan ve şeriata aykırı davranışlardan men
    etmiyorsa, böyle bir namaz ancak kişiyi Allâh (c.c.)’dan
    daha da uzaklaştırıyor demektir.” (Heysemî) Bu hadisteki
    kapalılık bir başka hadiste daha açık ifade edilmiştir: “Nice
    oruç tutan var ki tuttuğu oruçtan payına düşen sadece
    açlık ve susuzluktur. Nice gece namazı kılan da var ki,
    kıldığı namazdan nasibi sadece uykusuzluktur.” (Ahmed)
    Bu çerçevede Resûlullâh (s.a.v.)’e; “Bir adam hem
    (gece) namaz kılıyor, sabah olunca da hırsızlık yapıyor.”
    dediklerinde, Peygamber (s.a.v.) Efendimiz namazın bu değiştirici ve dönüştürücü özelliklerine dikkat çekerek şöyle buyurmuştur: “Eğer dediğiniz gibi gerçekten namaz kılıyorsa, kıldığı namaz o kişiyi hırsızlıktan engelleyecektir.”
    (Heysemî)
    Toplumumuzdaki “hem namaz kılıyor hem de ticaretinde
    hile var” veya başka türden, namaz kılanlara yakıştırılmayan
    çirkin davranışlar, namazın kâmil anlamda edâ edilmemesinin yansımalarıdır. Namazın değiştirici özelliğini bizzat Yüce
    Allâh haber vermiştir: “Kitaptan sana vahyedilenleri oku,
    namazı özenle kıl. Kuşkusuz namaz hayâsızlıktan ve kötülükten meneder..” (Ankebut s. 45) Bir yandan Müslümanlığın
    sembolü olan namazı kılıp diğer yandan liberal, kapitalist,
    sosyalist, pozitivist, seküler veya hümanist olamaz. İmânına
    yüzdeleme getiremez. Namaz kılmalarına rağmen imân zafiyeti içinde olanlar namazlarını gözden geçirmelidirler.
    (Mehmet Sürmeli, Bir Arınma Eylemi Olarak Namaz)

    • 2 dk.
    HACAMAT NE ZAMAN YAPILIR? - 25 NİSAN 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

    HACAMAT NE ZAMAN YAPILIR? - 25 NİSAN 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

    En eski dönemlerden günümüze kadar, gerek koruyucu
    hekimlikte gerekse bazı hastalıkların tedavisinde hacamat
    usulü geçerliliğini sürdürmüştür. Hacamatın en faydalı olduğu mevsimi sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) bize; kiraz
    yemeden evvel yani yaz başlangıcı, olarak bildirmiştir. Gün
    olarak da arabî ayların 15-17-19-21-23’den itibaren ay sonuna kadar olan günleri tavsiye etmişlerdir. Hacamat için
    en uygun gün Pazartesi günüdür.
    Vakit olarak sabah erken hacamat yapılabildiği gibi,
    öğlen veya daha sonra da hacamat yapılabilir. Hacamatta
    vücudun dinlenmiş olması, uykusuz ve yorgun olmaması
    esas şarttır.
    Kan aldırma işini, kamerî ayların ilk ve son günlerinde
    değil, dolunay veya dolunaydan sonraki günlerde yaptırmak en uygunudur. Çünkü bu günler, vücuttaki kanın en
    hareketli ve en çok olduğu günlerdir. Bu; sağlıklı kimselerin,
    sünnete uymak için yaptırdıkları ve sıhhat üzere devam etmeye vesile olan kan aldırmaları ile ilgilidir. Hasta kimseler
    ise durumlarına göre, gece-gündüz ve ihtiyaç duyulduğu
    her zaman kan aldırabilirler. Çünkü bunda zaruret vardır.
    Kan aldırmanın en uygun olduğu zamanlarla ilgili olarak
    Peygamber (s.a.v.): “Ayın onbeş, onyedi, ondokuz ve
    yirmibirinci günleri kan aldırınız! Zira bu günlerde kan
    hücuma geçerek sizden birinizi öldürmesin!” (Tirmizi)
    “Sıcakların arttığı zaman, kan aldırmakla sıcağın etkisini gidermeye çalışınız! Zira sıcakta sizden birinizin kanı
    hücuma geçerek, onu öldürmesin!” (Hâkim) buyurmuştur.
    İbn-i Milhan el-Kaysî (r.a.) demiştir ki: “Peygamber (s.a.v.)
    bize, her ayın on üç, on dört ve on beşinci (eyyamı biyz)
    günlerinde oruç tutmamızı tavsiye ederdi.”
    Yukarıdaki hadîs-i şerîflerde arabî ayların 13,14 ve 15.
    günlerinde oruç tutulması ve kan aldırma işleminin de arabî
    ayların 15,17,19 ve 21’inde yapılması tavsiye edilmiştir.
    (Ömer Muhammed Öztürk, Misvâk ve Hacamat)

    • 2 dk.
    İSLÂM’DA NÂKLİN EMRİNDEKİ AKIL MUTEBERDİR - 24 NİSAN 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

    İSLÂM’DA NÂKLİN EMRİNDEKİ AKIL MUTEBERDİR - 24 NİSAN 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

    Müslümanlardan bir kısmı “İslâm dini akıl ve mantık
    dinidir” diyerek, aklı ve düşünceyi kendilerine din ve yol
    gösterici olarak kabul etmişlerdir. Bunlardan bir kısmı da
    dinin birçok vecibelerini yerine getirdikleri halde ilim zannettikleri, oysa ki hayalden öteye gitmeyen ilimleri, noksan
    bilgileri ve maddeci akıllarıyla, başta müçtehid imâmları,
    selef ve halef ulemasını beğenmemekte ve onları taklid
    etmeyi büyük bir eksiklik saymaktadırlar. Bunlar, salih selefin kitaplarını okumaktan ve anlamaktan aciz oldukları
    halde, onların yerlerini almak, her Mü’min’in kalbinde bulunan sevgi ve güven tahtına oturmaya çalışmaktadırlar.
    Bunların gayeleri yüce dine hizmet etmek değildir.
    Oysa bu mukaddes davaya gerçekten hizmet edenler,
    bu ümmetin en salih, en verâ sahibi, en muttaki insanları
    idiler. Özel hayatları yoktu, insanları kapılarından kovmaz
    veya onlardan hele de alimlerden hiç mi hiç kaçmazlardı.
    Zira aldıkları ilim, takvâ ve terbiye böyle davranmalarını
    gerektiriyordu. İsmet (günahsızlık) iddiaları olmadığı gibi
    Ehl-i Sünnet de peygamberlerden başka hiçbir kimsenin
    masum olmadığını bilmekte ve inanmaktadırlar. Bu davanın erleri Allâh (c.c.)’dan başkasına kul olmadılar. Mukaddes davâlarını makâma, şana, şöhrete ve menfaate
    satmadılar. Allâh (c.c.) cümlesinden razı olsun. Bu ümmet
    onlara şükran borçludur.
    (Mehmed Çağlayan, Ehl-i Sünnet ve Âkâidi, s.13)
    MECELLE KÂİDESİ ÖĞRENELİM!
    Kâide 34: Alınması memnu’ olan şeyin, vermesi dahi
    memnu’ olur. Misal: Faiz geliri elde etmek haram olduğu
    gibi borç alıp faiz ödemek de caiz değildir.
    Kâide 35: İşlenmesi memnu’ olan şeyin istenmesi
    dahi memnu’ olur. Misâl: Zulmetmek, rüşvet vermek men
    edildiği gibi birisinden bunları yapmasını istemek de men
    edilmiştir, caiz değildir

    • 2 dk.
    CEHENNEME PERDE: KIZ ÇOCUĞU YETİŞTİRMEK - 23 NİSAN 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

    CEHENNEME PERDE: KIZ ÇOCUĞU YETİŞTİRMEK - 23 NİSAN 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

    Ashâb-ı Kirâm (r.a.)’den Ukbe bin Âmir (r.a.) şöyle
    dedi: “Resûlullah (s.a.v.)’i şöyle buyururken dinledim:
    “Kimin üç kızı bulunur da, onların yetişmesindeki zorluklara sabreder, elindeki imkânlarla onları
    giydirip kuşatırsa, bu çocuklar onunla cehennem
    ateşi arasına perde olurlar.”
    Câbir ibni Abdillâh (r.a.), kendisini dinleyenlere,
    Resûlullah (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu söyledi: “Üç
    kızı olan, onları koruyup gözeten, ihtiyaçlarını temin eden ve onlara şefkâtli davranan kimse mutlaka cennete girer.” Câbir ibni Abdillâh (r.a.) sözlerine
    şöyle devam etti: Resûl-i Ekrem (s.a.v.)’in meclisinde bulunan bir adam: “Yâ Resûlallâh! İki kızı olup,
    onları aynı şekilde yetiştiren kimse de cennete girer
    mi?” diye sordu. Allâh’ın Resûlü (s.a.v.) ona: “Evet,
    iki kızını aynı şekilde yetiştiren de cennete girer.”
    buyurdu.
    Kızlar, erkeklere göre daha nârindir. Hayatın zorluklarına ve kendilerini bekleyen tehlikelere karşı korunmaları gerekir. Onların maddî ihtiyaçlarını gidermek elbette önemli, ama yeterli değildir. Onları, her
    sıkıntıya katlanarak İslâm terbiyesiyle eğitmek daha
    da önemlidir. İşte bu sebeple Resûl-i Ekrem (s.a.v.)
    Efendimiz iki veya üç kızını kimseye muhtaç etmeden
    büyüten babayı veya anneyi Allâhü Teâlâ’nın cehennem ateşinden koruyacağını müjdelemektedir.
    Allâh’ın Resûlü (s.a.v.), kız çocuklarını güzelce
    yetiştirdikten sonra, onların iyi bir evlilik yapmalarını
    sağlamayı, hattâ daha sonra da kendilerine yardımcı
    olmayı tavsiye buyurmuştur. (İmâm Buhârî, Edebü’l-Müfred, c.1, s.110-112)

    • 2 dk.

Müşteri Yorumları

4,8/5
4 Oy

4 Oy

En Popüler Din ve Maneviyat Podcast’leri

GÖNÜL SADASI
Sadettin Ökten - Kemal Sayar
Kuran-ı Kerim Meali
Diyanet Dijital
Vaiz Fatma Bayram ile Sohbetler
Fatma Bayram
Omar Suleiman
Muslim Central
Cübbeli Ahmet Hoca
Cübbeli Ahmet Hoca
الشيخ بدر المشاري درس السيرة النبوية Sheikh Badr Mishari - Seerah of Prophet Muhammad
Badr Mishari