500 Folgen

Sosyal medyanın en güçlü haber mecrası Yeni Şafak.
Yeni Şafak Gazetesi olarak yayın hayatına başladığımız ilk günden itibaren ülkemizde demokrasinin tüm kurumları ile yerleşmesi, milli irade ve değerlerimizin hâkim olması için tüm gücümüzle çalıştık. Bu ülkenin geleceğinin derin sularda boğulup gitmemesi için çaba sarf ettik. Fırtınalı günlerde sığınılacak bir liman olduk. Bugüne kadar ülkemize yapmış olduğumuz katkıyı bundan sonra da okurlarımızın desteği ile sürdürmeye devam edeceğiz. Her gün Yeni Şafak’la yeni bir umut olacak.

Yeni Şafak Yazarlar Yeni Şafak

    • Nachrichten

Sosyal medyanın en güçlü haber mecrası Yeni Şafak.
Yeni Şafak Gazetesi olarak yayın hayatına başladığımız ilk günden itibaren ülkemizde demokrasinin tüm kurumları ile yerleşmesi, milli irade ve değerlerimizin hâkim olması için tüm gücümüzle çalıştık. Bu ülkenin geleceğinin derin sularda boğulup gitmemesi için çaba sarf ettik. Fırtınalı günlerde sığınılacak bir liman olduk. Bugüne kadar ülkemize yapmış olduğumuz katkıyı bundan sonra da okurlarımızın desteği ile sürdürmeye devam edeceğiz. Her gün Yeni Şafak’la yeni bir umut olacak.

    TURGAY YERLİKAYA - Yeni Tehditler Ve Türkiye’nin Kurumsal Güncellenmesi

    TURGAY YERLİKAYA - Yeni Tehditler Ve Türkiye’nin Kurumsal Güncellenmesi

    Zaman zaman bu köşede kaleme aldığım yazılarda, değişen bilgi ve iletişim
    teknolojilerinin oynadığı role ilişkin analizler yapıyorum. 90’lar boyunca
    internetin gelişimi ve askeri alanda kullanımının rolü bugün yapay zeka ve bulut
    sistemleri üzerinden tartışılmaktadır. Her geçen gün yeni teknolojilere entegre
    bir sistem inşa etme çabası, hiç kuşkusuz çağın koşullarına ayak uydurma ile
    ilgili.
    Sınır kavramının bulanıklaştığı günümüz dünyasında, sınır ötesinden gelen
    tehditleri ortadan kaldırma ve bu alanda karşılaşılan riskleri öngörebilme
    konusu sadece bireyler ya da şirketlerle sınırlı değil. Devlet ve devlet üstü
    topluluklarının da büyük önem verdiği bilim ve teknoloji konusu, çağın
    koşullarına entegre olamayanların oyun dışı kaldığı bir ortamı da söz konusu
    kılmaktadır. Nitekim Sosyal Darwinist bir dünyada, bilgi ve iletişim
    teknolojilerindeki yeni koşullara adapte olamayan devletlerin
    güvenliklerini sürdürebilme ve egemenliklerini devam ettirebilme
    koşullarında ciddi sorunlar ortaya çıkmaktadır.
    Güncel Krizler ve Yeni Koşullar
    Rusya ile Ukrayna arasında yaşanan gerilimin sıcak bir çatışmaya dönüşmesinin
    ardından, siber uzay, medya ve bilgi teknolojilerinin de savaşın seyrini
    değiştirmek amacıyla yoğun biçimde kullanıldığına şahit oluyoruz. Rus
    bankalarının uluslararası para transferi sağlayan SWIFT sisteminden çıkarılması,
    Russia Today ve Sputnik’in AB’de yasaklanması, bununla birlikte başta ABD
    olmak üzere NATO bünyesinde kurulan STRATCOM üzerinden de Rusya’nın
    Batı’da uyguladığı iddia edilen siber savaş ve dezenformasyonuyla mücadele
    edilmesi, bu gerçekliğin algılanması açısından oldukça önemli. Avrupa Birliği’nde
    üst düzey görevleri icra eden Josep Borrell’in “Rusya’nın sadece Ukrayna’yı
    fiziksel olarak işgal etmek istemediği bunun yanı sıra zehirli mesajlarla ve yalan
    haberlerle insanların zihinlerini de etkilemeye çalıştığını” yönündeki ifadeleri
    dikkate değerdi. Nitekim Rusya’nın TikTok üzerinden Ukrayna’daki savaşın
    psikolojik boyutunu etkilemeye yönelik manipülatif videolar ürettiği Batı’nın
    şikayet ettiği konular arasında. Bu ve benzeri temalar üzerinden NATO
    bünyesindeki STRATCOM’un yayınladığı raporlarda sıklıkla Rusya’nın siber alan

    ve sosyal medya üzerinden üretebileceği tehditlere dikkat çekilmesi ve bunlarla
    ilgili önleyici çalışmalar yapılması önemli.

    • 5 Min.
    SÜLEYMAN SEYFİ ÖĞÜN - Küresel Savaşın Kaçınılmazlığına Dâir

    SÜLEYMAN SEYFİ ÖĞÜN - Küresel Savaşın Kaçınılmazlığına Dâir

    Savaşlar çok defâ siyâsal-kültürel-ideolojik değişkenlere dayalı olarak açıklanır.
    Buna göre taraflar bu değişkenlere dayalı olarak uzlaşmaz bir çelişkinin taraflarıdır.
    En barışçıl devirlerde bile savaş , kuvvetli bir ihtimâl olarak kapıdadır. Bir kıvılcım
    onu yangına çevirir.
    Hâlbuki savaşın doğrudan veyâ dolaylı olarak maddî sebepleri vardır. Kadim
    dünyâda savaşlar zırâî açıdan verimli, ticârî olarak ise kilit kıymette olan
    coğrafyaların ele geçirilmesi, kontrol altına alınması ve savunulması adına yaşanırdı.
    Yâni kadim savaşların sâiki iktisâdî manâda maddîdir. Modern dünyâda da
    kapitalist bir çerçevede ekonomik çıkar , paylaşım vb sâikler savaşın ana
    dinamikleridir. Bu hâliyle kadim savaşlar ile modern savaşlar arasında bir
    devamlılıktan bahsedebiliriz. Ama unutmamak lâzım gelir ki ekonomi ile savaş
    arasındaki ilişkiler aslında çok katmanlıdır. Büyüme, yayılma vb sâikler üzerinden
    yapılan savaşları, meselâ paylaşım savaşlarını anlamak ve çözmek, aslında sâdece en
    satıhtaki katmanı görmemizi sağlar.. Orta ve aşağı katmanlar ; yâni biraz daha
    derinlikli bakmayı icâp ettiren katmanlarda ,savaşın ekonomik sıkışmışlık ve
    buhranlardan kurtulmak adına oynadığı hayâtî işlev görülebilir. Modern Batı’nın
    şekillenmesinde bu katmanı çok açık olarak tâkip etmek mümkündür. Feodal
    parçalanmışlık ve sıkışmışlık içinde yaşayan Avrupa , Haçlı Savaşlarını örgütleyerek
    kozasından çıkmayı başarmıştı. Haçlı Savaşlarının , başta Kudüs olmak üzere
    Hristiyanlar için kutsal sayılan toprakları kurtarmak adına yapıldığı söylenir. Hâlbuki
    bu savaşlar dizisi , fakir Avrupa’nın zengin Doğu’yu yağmalamak, oradaki
    zenginliklere el koymak için yapılıyordu. Nitekim bu yağmada en fazla kayıp veren,
    tahribâta uğrayan devlet, farklı mezhepten olsa da mütecâvizler gibi Hristiyan olan
    Doğu Roma olmuştur.
    Haçlı Savaşları iktisâdî olarak talebi arttırmış, zenaatları, imâlathaneleri
    çoğaltıp coşturmuş, ticâreti ve giderek parasal ilişkileri canlandırmıştır.
    Ekonomik mânâda Doğu Akdeniz ticâretinin canlanması olarak bilinen ve biraz da o
    şekilde geçiştirilen devir aslında modern kapitalizmin ilk büyük merhalesidir. Haçlı
    Savaşları yaşanmamış olsa, muhtemelen ne Rönesans ne de onu tâkip eden diğer
    kritik süreçler yaşanabilirdi. Hâsılı, diyalektik bakabilirsek Yeniden Doğuş olarak
    Türkçeleştirebileceğimiz Rönesans kanlı savaşların meyvesidir.
    Kapitalizm, yâni modern dünyânın hâkim ekonomisi için de durum farklı değildir.
    Meselâ iç savaşlar ,kapitalist merkezîleşme, standartlaşma ve bütünleşme
    dinamiklerinin eseridir. Mâhut merkez-çevre (center-periphery) çatışmaları tam da
    bunu ifâde eder.( Araya etnik veyâ mezhebî değişkenlerin girmesi esasa karşılık
    gelmez. Olsa olsa tamamlayıcıdır). Modernliğin kutsadığı, duygulardan,
    öznellikten; yâni neticede ahlâkîlikten sıyırılmış kılçıksız akılcılık değerinin
    karşıladığı da budur. Çok defâ tekli (monadik) ve ayrışık olarak hikâye edilse de
    modern felsefe ve bilim ile çıkar temelli reelpolitik sanılandan daha fazla içli
    dışlıdır.

    • 6 Min.
    ALİ SAYDAM - Türkiye’nin Tezlerini Kim Anlatacak…

    ALİ SAYDAM - Türkiye’nin Tezlerini Kim Anlatacak…

    Dün 24 Nisan’dı… Dünyadaki Ermeni diasporası, sözde Ermeni
    Soykırımı’nı anma günü olarak sahiplenilmesi için uğraşır durur… Peşine de özellikle
    Batı’daki pek çok ülkenin resmî ve sivil örgütlerini takar… Etkileri giderek azalsa da,
    insanları kamu diplomasisi yöntemleriyle endokrine etmek üzere büyük çaba
    harcarlar…

    Olay aslında, 1915 yılında Birinci Dünya Savaşı sırasında Osmanlı’yı
    sırtından vurmaya çalışan Ermeni silahlı gruplarını engellemek üzere bazı yerleşim
    bölgelerinin boşaltılması ve oralarda yaşayan Ermeni nüfusun göçe zorlanması
    (tehcir) harekâtıdır… Ermeni diasporasının dünya çapında yürüttüğü kara
    propagandanın amacı, göç sırasında yaşanan bazı olumsuz olayları tertipli bir
    soykırım girişimiymiş gibi sunmak ve Türkiye Cumhuriyeti’ni sorumlu tutarak akıl
    almaz tazminatlar ödenmesini sağlamaktır…

    İşin garip yanı ise -Türk futbolunun ünlü ismi Mustafa Denizli’nin tarihe
    geçmiş ifadesiyle- “İçimizdeki İrlandalılar”ın Ermeni diasporasını desteklemeleri,
    tezlerini onaylamaları ve sahiplenmeleridir…

    “1 Milyon Ermeni, 30 bin Kürt öldürdük” diyerek, aldığı Nobel Ödülü’nden
    çok daha büyük bir mürekkep payıyla tüm dünyada kendisinden söz ettiren roman
    yazarı Orhan Pamuk ile uzun yıllar Cumhuriyet gazetesinin genel yayın
    yönetmenliğini yürüttükten sonra köşe yazarlığını sürdüren “1915: Ermeni
    Soykırımı” adlı kitabın yazarı, 24 Nisan 2020’de “Ermeni kardeşlerimin 24 Nisan
    soykırım acısını paylaşıyorum” diye tweet atan usta gazeteci Hasan Cemal sadece
    iki örnek…

    Dün hem sosyal hem de dijital medyaya düşen bir haberi okuyunca bizim
    soykırım savunucuları geliverdi aklıma. Ermenistan Parlamentosu Savunma ve
    Güvenlik İşleri Komisyon Başkanı Andranik Koçaryan’ın sözde soykırım
    iddialarının gerçeği yansıtmadığını belirten açıklamaları, hayli şaşırtıcı bir o kadar da
    ibret vericiydi…

    “Her yıl soykırım oldu diye törenler yapıyoruz ama Türklerin soykırım
    yaptığını düşünmüyorum. Sözde soykırım müzesindeki fotoğraflar ve belgeler
    inandırıcılıktan yoksun. Elimizde 1915’te öldürülenlere dair herhangi bir liste bile yok.”
    Koçaryan tabii ki açıklamasının devamında İsrail’i örnek göstererek Nazi
    soykırımına uğrayanlarla ilgili yürütülmüş olan kişi, adres, köken, olay tespiti gibi
    çalışmaların Ermenistan tarafından yapılmamasını da eleştirmiş ama olsun… Her
    vicdan ve irfan sahibi insanın sergilediği tavra sahip çıkarak temayüz etmiş…

    • 5 Min.
    Yaşar Süngü - Direniş meşrudur, tükür kardeşim

    Yaşar Süngü - Direniş meşrudur, tükür kardeşim

    ABD'li yetkili ağzın, Rusya, İran ve Çin'in birlikte çalıştıklarını ve dünya
    çapında saldırgan olduklarını açıkladığı saatlerde ABD Temsilciler Meclisi
    İsrail'e 26 milyar dolar yardım yapılmasını öngören tasarıyı onayladı.
    “Yavuz hırsız ev sahibini bastırır” derler ya tam da böyle bir şey.
    Hem katili besliyor hem gizliyor hem de başkalarını suçluyor.
    **
    İki gün önce israil savaş uçaklarının sınırdaki Refah bölgesini vurması sonucu
    hamile olan bir kadın hayatını kaybetti.
    Doktorlar, anne karnındaki bebeği kurtarmayı başardı.
    Filistinli bebeğin babası ve kardeşi de bu saldırıda hayatlarını kaybetti.
    Gazze’de güvenli hiçbir yer yok.
    **
    İsrailli katiller, iki gün önce de El Hamra askeri kontrol noktasında Filistinli bir
    kadını vurdular, ambulans ve sağlık görevlilerinin kadına ulaşmasını da
    engellediler.
    Bunlar sadece katil değil, ruhları da cani.
    Binlerce İsrailli, bu hafta da İsrail Başbakanı Netanyahu'nun istifa etmesi için
    Tel Aviv’de toplanıp eylem yaptı.
    İsrailde yaşayan yahudiler bu işin faturasının sonunda kendilerine
    çıkacağını biliyorlar.
    **
    Gazze Sağlık Bakanlığı: 7 Ekim'den bu yana Gazze'ye yönelik saldırılarda
    34.097 Filistinli şehit oldu ve 76.980 Filistinli yaralandı.
    Göz yumdukça şımardılar ve küstahlaştılar.
    Gazze’de Han Yunus'ta bulunan bir toplu mezarlıktan şimdiye kadar 210 naaş
    çıkarılmış, naaşların çoğundan organlar çalınmış.
    Hem katiller hem hırsızlar.

    • 5 Min.
    Tamer Korkmaz - Döner kesen Soykırım Destekçisi Frank, unutma: Gün gelir, hesap da döner!

    Tamer Korkmaz - Döner kesen Soykırım Destekçisi Frank, unutma: Gün gelir, hesap da döner!

    Almanya Cumhurbaşkanı Frank Walter
    Steinmeier İstanbul ziyaretinde “döner
    kesip” davetlilere ikramda bulundu.

    -Nedir: Aklınca bize şirinlik yapmaya
    kalktı!

    ***

    Şu döner servisi sırasında…

    Almanya’da “Dönerci Cinayetleri” diye
    adlandırıp hasıraltı ettikleri derin infazları,
    ona hatırlatan olmuş mudur, acaba?

    -Hiç sanmıyorum!

    ***

    Alman Devleti, 2000 ile 2007 seneleri
    arasında, 8’i Türk 10 kişiyi “kontrgerilla”
    yöntemiyle istihdam ettiği NSU örgütüne
    katlettirmişti.

    Neo-Nazi “sahte bayraklı” işbu örgüt,
    Almanya’daki Gladio’nun ürünüydü.

    DÖNER GÖSTERİSİ

    Riyakâr Almanlar, “dostluk” şovunu
    döner kebapla yapmayı pek sever!

    Evanjelik papazın kızı, eski Şansölye
    Angela Merkel; döner sevdasını “anlat,
    anlat” bitiremezdi…

    On altı yıllık başbakanlığı döneminde,
    “Türk Dostu Merkel” turşusunu -pardon
    zırvasını- ekmek arası dönere “Garnitür”
    yapıp “afiyetle yedirmeye” doyamamıştı!

    SOYKIRIM TEPKİSİ

    Almanya Cumhurbaşkanı, Sirkeci
    Garı’nı ziyareti sırasında “Özgür-Der
    Gençliği” mensubu bir grup tarafından
    protesto edildi.

    Netanyahu ve Steinmeier’in “Hitler
    Bıyığı” kolajıyla resmedildiği pankartta
    “Yok, bir farkınız!” yazılıydı.

    ***

    Alman devleti/hükümeti, soykırımcı
    Siyonist İsrail’e ‘koşulsuz destek’ veriyor.

    7 Ekim 2023’ten itibaren başta başkent
    Berlin olmak üzere Almanya’daki büyük
    katılımlı Gazze eylemleri, protestoları…

    “Fevkalade özgürlükçü!” Almanya
    hükümetince yasaklanarak engellenmek
    istenmişti.

    FRANK “SİYONİSTMEİER”

    • 5 Min.
    Taha Kılınç - İki mühim kayıp

    Taha Kılınç - İki mühim kayıp

    Birkaç gün arayla, İslâm coğrafyasının iki yiğit ve çilekeş evladı rahmete kavuştu.
    Onlardan biri, uzaya çıkan ilk Suriyeli astronot olarak bilinen Muhammed Fâris, diğeri de
    Yemenli âlim, mücadele ve dava adamı Şeyh Abdülmecîd Zindânî idi.
    1951’de Suriye’nin Halep şehrinde dünyaya gelen Muhammed Fâris, Hava Harp
    Okulu’ndan mezuniyetinin ardından, Suriye ordusunda albaylığa kadar yükselmişti. 1985’te
    Sovyetler Birliği ile Suriye arasında yürürlükte olan bilimsel mutabakatlar çerçevesinde uzay
    çalışmaları misyonu için seçilen Fâris, 1987’nin temmuzunda çıktığı feza seyahati sırasında 7
    gün 23 saat uzayda kaldı. Dünyaya döndükten sonra Sovyetler Birliği hükümeti tarafından
    Lenin Nişanı’yla taltif edilen Fâris, Suriye Hava Kuvvetleri bünyesindeki askerlik vazifesine
    devam etti, tümgeneral rütbesine yükseldi. 2011’de başlayan barışçıl protesto gösterilerinin
    Baas rejimi tarafından terörize edilmesi, hapishanelerdeki suçluların salıverilerek sokaklarda
    insan avının önünün açılması ve akabinde ülkenin silahlı çatışma atmosferine sürüklenmesiyle
    birlikte, Muhammed Fâris de ordudan ayrılarak muhaliflere desteğini açıkladı. Daha önce
    “Suriyeli ilk astronot” olarak Suriye yönetiminin el üstünde tuttuğu, liselerde ve
    üniversitelerde dersler verdirdiği ve Suriyeli gençlere örnek olarak takdim ettiği bir ismin
    muhaliflere katılması, rejim için büyük bir şoktu. Muhammed Fâris, benzer birçok örnekte
    olduğu gibi, kendisinin nokta atışı bir suikastla ortadan kaldırılacağını sezmişti. Bunun
    üzerine, hiç vakit geçirmeden ailesiyle birlikte Türkiye’ye yerleşti.
    Yaklaşık 12 yıl Türkiye’de yaşayan ve Ramazan ayında geçirdiği kalp krizinin
    ardından Gaziantep’teki bir hastanede tedavi altındayken vefat eden Muhammed Fâris’ten
    yeterince istifade edebildik mi? Maalesef bu sorunun cevabı pek müspet değil. Hem de
    dünyanın herhangi bir ülkesine rahatlıkla yerleşebileceği halde -sırf bu toprakları çok sevdiği
    için- ülkemizde kalmaya devam etmişken…

    • 4 Min.

Top‑Podcasts in Nachrichten

Nicht zu fassen. Der profil-Investigativpodcast
Nachrichtenmagazin profil
Inside Austria
DER STANDARD
Ö1 Journale
ORF Ö1
Thema des Tages
DER STANDARD
Die Dunkelkammer – Der Investigativ-Podcast
Michael Nikbakhsh
LANZ & PRECHT
ZDF, Markus Lanz & Richard David Precht

Das gefällt dir vielleicht auch