Lidya Nasman Hikayeleri Lidya Nasman
-
- Education
Lidya Nasman'ın yazdığı ve seslendirdiği hikayeler
-
-
Neden Dünyadasın?
Sence o kadar kötü bir çağda mı yaşıyoruz? Yoksa aslında dünya hiç bu kadar yaşanılası bir yer olmamıştı da bizim haberimiz mi yok?
-
Buz Beyazı Gölgeler
Topraktan gelip toprağa döneceğimizi bilmemize rağmen, denizlerin ve gökyüzünün mavisine, ağacın yeşiline özeniriz de hiçbirimiz bize hayat verenin rengine bürünmeyi aklımızdan bile geçirmeyiz.
-
Yalnızlık Değil, Merdümgiriz
Merdümgiriz Farsça kökenli bir kelime olmakla birlikte, insanlardan kaçan, kalabalıktan hoşlanmayan kimse olarak açıklanır. Benim için insanlardan kaçmak yalnızlıkla eş anlamlıyken, bir çoğumuzun ise korkulu rüyasıdır.
Peki bu dünyaya yalnız geldik ve yalnız göçecekken bu korkunun sebebi nedir? -
Büyüklere Masallar
Bir varmış bir yokmuş. Kral ve kraliçenin yönettiği bir ülkede çok mutlu insanlar, barış ve huzur içinde yaşıyorlarmış. Mevsim hep ilkbahar olduğundan mahsuller bereketli, toprak hep canlıymış. Bir gün şiddetli bir fırtına çıkmış, her şeyi yerle bir etmiş; mevsim kışa dönmüş, soğuklar baş göstermiş, kıtlık başlamış. Halk yiyecek ekmeği bile zor bulur olmuş. O sırada sarayda her gece şölenler düzenlenmeye ve eğlenceye devam edilmiş, çok sevdikleri kral ve kraliçeleri halkını hiç önemsememiş ve bolluk içinde yaşamaya devam etmiş. Bu durumdan rahatsız olan birkaç kişi, ülkenin büyücüsüne gitmiş, durumu anlatmış. Büyücü halkın zenginleşmesini sağlayabileceğini, saraydaki tüm altınları bir gecede halka bölüştürebileceğini söylemiş. Yalnız tek bir şartı varmış; bolluk içinde yüzmek isteyenler bunun karşılığında tüm duygularından vazgeçecekmiş. Artık ne sevebilecekler, ne üzülebilecekler ne de özlem duyabileceklermiş. Kabul edenlerin o gece kapısının önüne bir sepet koymalarını istemiş. İçine de altınların onlara ne hissettireceğini yazdıkları bir kağıt bırakmaları gerekiyormuş. Büyücü işini şansa bırakmadan insanların en çok ihtiyaç duydukları duyguları yok etmeye kararlıymış.
-
Yeni Dünya
Hayat sizi üzmesin; çünkü siz en iyisine layıksınız!
“Dünya inandıklarını körü körüne savunmak için doğru bir yer değil,” diyordu okuduğu kitap. Eğer bu sabah olanlar tüm hayatını alt üst etmeseydi yazarla asla aynı fikirde olamazdı. Bir insanın savunduğu doğruları olmalıydı. İnandıkları uğruna savaşmalı, fikirlerini sonuna kadar savunmalıydı. Aksi ona göre kaypaklıktı. Ama yalnızca sekiz saniyede tüm doğru bildiklerinin yanlış olduğunu kendi gözleriyle görmemiş miydi?