Yeni Şafak Yazarlar Yeni Şafak
-
- News
Sosyal medyanın en güçlü haber mecrası Yeni Şafak.
Yeni Şafak Gazetesi olarak yayın hayatına başladığımız ilk günden itibaren ülkemizde demokrasinin tüm kurumları ile yerleşmesi, milli irade ve değerlerimizin hâkim olması için tüm gücümüzle çalıştık. Bu ülkenin geleceğinin derin sularda boğulup gitmemesi için çaba sarf ettik. Fırtınalı günlerde sığınılacak bir liman olduk. Bugüne kadar ülkemize yapmış olduğumuz katkıyı bundan sonra da okurlarımızın desteği ile sürdürmeye devam edeceğiz. Her gün Yeni Şafak’la yeni bir umut olacak.
-
Selçuk Türkyılmaz - Domuzlar kutsal kitaplarla beslenmez
Yıllardır Müslümanlarla ilgili Batı basınına yansıyan fotoğraflarda belirgin bir
olumsuzluk vardı. Bizde de durum benzerdi. Müslümanlarla ilgili fotoğraflar bizim
basınımızda da olumsuzluklar içermiştir. Bu yayımlar kasıtlı olarak yapılırdı, bunda herhangi
bir şüphe yoktur. Gücü elinde bulunduranlar zihinleri kolonize ederek yeniden
biçimlendiriyorlardı. “Zihnî sömürge” kavramının bu durumu tanımlamak bakımından
yetersiz kaldığını hatırlatmak isterim. Bunun yerine “müstemleke zihniyeti” ve “müstemleke
aydını” gibi daha doğru tanımları yaygınlaştırmak gerekir. Zihinleri biçimlendirdikleri için
nasıl düşünülmesi gerektiğine karar verebiliyorlardı. Müstemleke aydını gözünün içine
sokulan fotoğrafa ikna oluyor ve terör kavramı ile İslam arasında ilişki kurmakta sakınca
görmüyordu.
Bugün Gazze’den bize yansıyan fotoğraflara bakmaya cesaret edemediğimiz bir
dönemden geçerken Amerikalı, İngiliz, Fransız, Alman devlet erkânının bizim bakamadığımız
fotoğrafların failleri oldukları çok açıktır. İnsan avına çıkanlara destek olmaları hatta avların
cansız bedenleri üzerinde kutlama yapmaları sıradan bir hadise değildi. Bu yaşananların din
ile ilişkisi çok da açık değildir. Buna mukabil failler millet ve devlet bağlarını gizlemeye dahi
gerek duymuyorlar. Arada din adamları da görünmüyor değil fakat basına yansıyan
fotoğraflara bakıldığında bizzat insan avına çıkanlarla devlet adamlarının resimlerinin öne
çıktığını görüyoruz. Asker kılıklı insanlarla Batılı devlet adamlarının resmigeçidi ile ortaya
yeni bir tablo çıktı. Bu tablo bütün insanlığı tehdit anlamını taşır. -
Levent Yılmaz - Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Türkiye gelişmekte olan bir ekonomi. Türkiye ekonomisinin de en kronik
problemlerinden bir tanesi cari açık. Cari açık tarafında ise en büyük etki enerji
ithalatından kaynaklanıyor. Yani Türkiye bir yandan gelişmiş ülke olma yolunda
ilerlerken daha fazla enerjiye ihtiyaç duyuyor diğer yandan ithal ettiği enerji de makro
ekonomik dengeleri açısından olumsuz sonuçlar doğuruyor. Bu bakımdan Türkiye
için her bir damla petrol ve her bir metreküp doğalgazın değeri sadece ekonomik
değil aynı zamanda stratejik önem taşıyor.
Geçtiğimiz Cuma günü Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar’ın bir
haber kanalındaki mülakatını dikkatle takip ettim. Zira Bakan Bayraktar,
konuştuğundan çok daha fazlasını eyleme döken bir yapıda olarak tanındığı için satır
aralarından yeni çıkarımlar yapmaya çalıştım. Bayraktar enerji alanında oldukça
güçlü bir profil. Özel sektördeki üst düzey yöneticilik tecrübesinin hemen ardından
bürokraside önemli görevlerde bulundu. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nda; Dış
İlişkiler ve Avrupa Birliği Genel Müdürlüğü, müsteşar yardımcılığı ve bakan
yardımcılığı yaptı. Altı sene Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nda Kurul üyeliği
görevini yerine getirdi. Yani sektörde masanın iki tarafını da bilen bir isim.
Gelelim Bakan Bayraktar’ın mülakatında benim en çok ilgimi çeken kısımlara. İlki ve
belki de en önemlisi Türkiye Petrolleri’nin (TPAO) Gabar’dan çıkardığı petrol.
Bayraktar Gabar’da hali hazırda günlük petrol üretiminin Haziran ayı başında 50 bin
varile çıkarılacağını ifade ediyor. Bu miktar böylesi kalitede bir petrol için bugünkü
fiyatlarla günlük yaklaşık 4,4 milyon dolara denk geliyor. Ayrıca devam eden
çalışmalarla üretim miktarının yıl sonunda günlük 100 bin varile çıkarılacağının altını
çiziyor. Bu da günlük 8,8 milyon dolar demek ki bugünkü fiyatlarda yıllık 3,2 milyar
dolarlık bir üretim anlamına geliyor. -
Gökhan Özcan - Zulmğün 'masiva'sında dolaşmak
Haftalardır sözlerin tükendiği bir yerden bir şeyler bulup çıkarmaya, sızım
sızım sızlayan kelimeleri bir arada durmaya çalışıyorum. Hem şahit
olduklarımız bildiğimiz her türlü insaf haddini aştığı için böyle bu hem de
kafamızı kaldırıp bir şey söylemeye hak sahibi olmadığımız için. Aslında
sesimizi kesip suçumuzu itiraf etmemiz, nedametle boyun bükmemiz
gereken bir durumdayız. Kurduğumuz her cümle sanki dönüp önce bizim
yakamıza yapışıyor, insanlığımızı şöyle adamakıllı bir silkeliyor gibi
geliyor bana.
Bu kelimeler bedelini ödediğimiz kelimeler değil çünkü... İnsaniyet
namına konuşmak, şimdilerde bizim değil, Gazzeli kardeşlerimizin hak
ettiği bir şey... Bize ancak susmak, söyleyene içimizden şanlı bir zafer
dilemek, onlara şanlı bir zafer bahşetmesi için Kadir Mevla'ya niyaz
etmek, zalime, zalimliğe, zulmün ortaklarına, yardakçılarına eksiksiz bir
kalple buğz etmek, 'insan'a, insanlığa, insaniyete savaş açanı, masumiyeti
katledeni, uçan kuşlara, bahar dallarına, zeytin ağaçlarına bile vahşice
zulmedecek kadar yoldan çıkanı telin etmek düşer. -
Erdal Tanas Karagöl - Enflasyonu ile mücadelede beklentilerini kırmak ve fiyat yapışkanlığının...
Enflasyonun düşürülmesi ekonomide öncellikli konuların başında gelmektedir. Enflasyonda
artış olacağı beklentisinin kırılması ve fiyat yapışkanlığının önüne geçilmesi fiyat istikrarı
için olmazsa olmaz önemli hususlardandır.
BEKLENTİ ENFLASYONU
Ekonomide enflasyonunun bir nedeni arz ve talep arasında var olan dengesizlik sonucu
meydana gelen talep artışı ile ortaya çıkan talep enflasyonu ve üretim maliyetlerindeki
artış nedeniyle ortaya çıkan maliyet enflasyonu; diğer önemli neden ise enflasyonun
artacağı beklentisinin enflasyonu artırmasıdır.
Bu da beklenti enflasyonu olarak öne çıkmaktadır. Önümüzde dönemlerde enflasyonun
artacağını bekleyen veya düşünen tüketicilerin daha fazla mal alması, ev sahibinin ev
kirasını arttırması ve birçok üreticinin ürettiği mal ve hizmetlerin fiyatlarını arttırması
beklenti enflasyonu için önemli örneklerdendir.
Diğer yandan, enflasyonun artacağı beklentisi güçlü olduğunda enflasyonun etkilerini
azaltmak için artan ücret talepleri mal ve hizmet fiyatlarının artmasını da beraberinde
getirecektir.
Dolayısıyla, beklentilerin ve taleplerin birbirini izlediği bir durum ortaya çıkmaktadır.
Bu nedenle, enflasyon ile mücadelede en önemli politikaların başında fiyatların sürekli
artmayacağı yönünde toplumun tüm kesimleri tarafından benimsenen bir kabul olması
önem taşımaktadır.
FİYAT YAPIŞKANLIĞI -
TURGAY YERLİKAYA - Yeni Tehditler Ve Türkiye’nin Kurumsal Güncellenmesi
Zaman zaman bu köşede kaleme aldığım yazılarda, değişen bilgi ve iletişim
teknolojilerinin oynadığı role ilişkin analizler yapıyorum. 90’lar boyunca
internetin gelişimi ve askeri alanda kullanımının rolü bugün yapay zeka ve bulut
sistemleri üzerinden tartışılmaktadır. Her geçen gün yeni teknolojilere entegre
bir sistem inşa etme çabası, hiç kuşkusuz çağın koşullarına ayak uydurma ile
ilgili.
Sınır kavramının bulanıklaştığı günümüz dünyasında, sınır ötesinden gelen
tehditleri ortadan kaldırma ve bu alanda karşılaşılan riskleri öngörebilme
konusu sadece bireyler ya da şirketlerle sınırlı değil. Devlet ve devlet üstü
topluluklarının da büyük önem verdiği bilim ve teknoloji konusu, çağın
koşullarına entegre olamayanların oyun dışı kaldığı bir ortamı da söz konusu
kılmaktadır. Nitekim Sosyal Darwinist bir dünyada, bilgi ve iletişim
teknolojilerindeki yeni koşullara adapte olamayan devletlerin
güvenliklerini sürdürebilme ve egemenliklerini devam ettirebilme
koşullarında ciddi sorunlar ortaya çıkmaktadır.
Güncel Krizler ve Yeni Koşullar
Rusya ile Ukrayna arasında yaşanan gerilimin sıcak bir çatışmaya dönüşmesinin
ardından, siber uzay, medya ve bilgi teknolojilerinin de savaşın seyrini
değiştirmek amacıyla yoğun biçimde kullanıldığına şahit oluyoruz. Rus
bankalarının uluslararası para transferi sağlayan SWIFT sisteminden çıkarılması,
Russia Today ve Sputnik’in AB’de yasaklanması, bununla birlikte başta ABD
olmak üzere NATO bünyesinde kurulan STRATCOM üzerinden de Rusya’nın
Batı’da uyguladığı iddia edilen siber savaş ve dezenformasyonuyla mücadele
edilmesi, bu gerçekliğin algılanması açısından oldukça önemli. Avrupa Birliği’nde
üst düzey görevleri icra eden Josep Borrell’in “Rusya’nın sadece Ukrayna’yı
fiziksel olarak işgal etmek istemediği bunun yanı sıra zehirli mesajlarla ve yalan
haberlerle insanların zihinlerini de etkilemeye çalıştığını” yönündeki ifadeleri
dikkate değerdi. Nitekim Rusya’nın TikTok üzerinden Ukrayna’daki savaşın
psikolojik boyutunu etkilemeye yönelik manipülatif videolar ürettiği Batı’nın
şikayet ettiği konular arasında. Bu ve benzeri temalar üzerinden NATO
bünyesindeki STRATCOM’un yayınladığı raporlarda sıklıkla Rusya’nın siber alan
ve sosyal medya üzerinden üretebileceği tehditlere dikkat çekilmesi ve bunlarla
ilgili önleyici çalışmalar yapılması önemli. -
SÜLEYMAN SEYFİ ÖĞÜN - Küresel Savaşın Kaçınılmazlığına Dâir
Savaşlar çok defâ siyâsal-kültürel-ideolojik değişkenlere dayalı olarak açıklanır.
Buna göre taraflar bu değişkenlere dayalı olarak uzlaşmaz bir çelişkinin taraflarıdır.
En barışçıl devirlerde bile savaş , kuvvetli bir ihtimâl olarak kapıdadır. Bir kıvılcım
onu yangına çevirir.
Hâlbuki savaşın doğrudan veyâ dolaylı olarak maddî sebepleri vardır. Kadim
dünyâda savaşlar zırâî açıdan verimli, ticârî olarak ise kilit kıymette olan
coğrafyaların ele geçirilmesi, kontrol altına alınması ve savunulması adına yaşanırdı.
Yâni kadim savaşların sâiki iktisâdî manâda maddîdir. Modern dünyâda da
kapitalist bir çerçevede ekonomik çıkar , paylaşım vb sâikler savaşın ana
dinamikleridir. Bu hâliyle kadim savaşlar ile modern savaşlar arasında bir
devamlılıktan bahsedebiliriz. Ama unutmamak lâzım gelir ki ekonomi ile savaş
arasındaki ilişkiler aslında çok katmanlıdır. Büyüme, yayılma vb sâikler üzerinden
yapılan savaşları, meselâ paylaşım savaşlarını anlamak ve çözmek, aslında sâdece en
satıhtaki katmanı görmemizi sağlar.. Orta ve aşağı katmanlar ; yâni biraz daha
derinlikli bakmayı icâp ettiren katmanlarda ,savaşın ekonomik sıkışmışlık ve
buhranlardan kurtulmak adına oynadığı hayâtî işlev görülebilir. Modern Batı’nın
şekillenmesinde bu katmanı çok açık olarak tâkip etmek mümkündür. Feodal
parçalanmışlık ve sıkışmışlık içinde yaşayan Avrupa , Haçlı Savaşlarını örgütleyerek
kozasından çıkmayı başarmıştı. Haçlı Savaşlarının , başta Kudüs olmak üzere
Hristiyanlar için kutsal sayılan toprakları kurtarmak adına yapıldığı söylenir. Hâlbuki
bu savaşlar dizisi , fakir Avrupa’nın zengin Doğu’yu yağmalamak, oradaki
zenginliklere el koymak için yapılıyordu. Nitekim bu yağmada en fazla kayıp veren,
tahribâta uğrayan devlet, farklı mezhepten olsa da mütecâvizler gibi Hristiyan olan
Doğu Roma olmuştur.
Haçlı Savaşları iktisâdî olarak talebi arttırmış, zenaatları, imâlathaneleri
çoğaltıp coşturmuş, ticâreti ve giderek parasal ilişkileri canlandırmıştır.
Ekonomik mânâda Doğu Akdeniz ticâretinin canlanması olarak bilinen ve biraz da o
şekilde geçiştirilen devir aslında modern kapitalizmin ilk büyük merhalesidir. Haçlı
Savaşları yaşanmamış olsa, muhtemelen ne Rönesans ne de onu tâkip eden diğer
kritik süreçler yaşanabilirdi. Hâsılı, diyalektik bakabilirsek Yeniden Doğuş olarak
Türkçeleştirebileceğimiz Rönesans kanlı savaşların meyvesidir.
Kapitalizm, yâni modern dünyânın hâkim ekonomisi için de durum farklı değildir.
Meselâ iç savaşlar ,kapitalist merkezîleşme, standartlaşma ve bütünleşme
dinamiklerinin eseridir. Mâhut merkez-çevre (center-periphery) çatışmaları tam da
bunu ifâde eder.( Araya etnik veyâ mezhebî değişkenlerin girmesi esasa karşılık
gelmez. Olsa olsa tamamlayıcıdır). Modernliğin kutsadığı, duygulardan,
öznellikten; yâni neticede ahlâkîlikten sıyırılmış kılçıksız akılcılık değerinin
karşıladığı da budur. Çok defâ tekli (monadik) ve ayrışık olarak hikâye edilse de
modern felsefe ve bilim ile çıkar temelli reelpolitik sanılandan daha fazla içli
dışlıdır.