23 min

Farklılıkla mücadele algısı ve gelişimin kelepçelenmesi Çetin Ceviz

    • Health & Fitness

Karantinanın beşinci haftasında, sormak isterim, kim bu normal? Otizmli bireye verilen emek, otizmin uğraşısından kurtulmaya yönelik değil de ne? Bizi uğraştıran otizm mi, yoksa otizmi kapsayan herhangi bir düzenlemeden ve bilinçten yoksun birimler mi?

Otizmle tanışıklığımda, birçok teşhis öyküsü dinledim. Ortalama bir teşhis öyküsü; teşhis muhatabı olan anne-baba veya başka bakım göstericinin “Peki bundan sonra ne olacak?” sorusu ile zayıf ve bilinmezliğe uzanan bir diyalogla başlar. Kimi zaman

“Yaşıtları gibi konuşamayacak, arkadaşı olmayacak, sevgilisi olmayacak, evlenemeyecek, askere gidemeyecek.” Gibi cümlelerle devam eder.

Bireyin otizm skalasındaki yerine göre bu cümleler değişecektir. Yapamamak, arkadaştan ve sevgiliden, evlenmekten, askere gitmekten yoksun kalmak… Normalden bekleneni, çoğu zaman bunlarla başlatmak ve bitirmek.

Hasan Cem Çal’ın Birikim Dergisi’ndeki Spinoza’nın İyi-Kötü Ayrımı ve Ahlâk Karşısında Etik yazısından atıf yapalım. Spinoza, özden bahsederken, salt bir özden çok, değişken, duygular ve duygulanımlarla durmaksızın katedilen bir öze işaret etmez miydi? Bu anlamda öz, varoluş, var olan değil miydi? Tam da bu nedenle bir bedenin ne yapabileceği, yani neye muktedir olabileceği tam anlamıyla bilinemezdi sanki. Beden, oluş halinde olan değil miydi?

Ama otizmliyi tanımda, başrol olamayışlara düştü. O nedenledir ki, otizmlinin derdini anlatamayacağından söz etti çoğu kişi. Ama çoğu zaman derdi anlamaktan söz edilmedi. Derdi anlamak, medikal durumlar söz konusu olduğunda önem kazandı. Zaten adı da üstündeydi, otizmli birey, çoğu zaman, dert sahibi olduğunda dikkate alınırdı.

Bize ayrılan zamanların çok kısa sürelerde sonuna gelmemiz de bu sebepledir. Ellerini birbirine çarpan bir emoji ve kısa iyi dilek aktarımlarıyla kapamak isteriz bu konuları. Otizme dair bir hashtag’le sanal paylaşımlarda bulunarak vicdanımızı rahatlatırız. Hatta bu işin piri olmak için, otizme dair bir pankartın önüne geçip fotoğraf çekilmek yeter de artar bile.

Karantinanın beşinci haftasında, sormak isterim, kim bu normal? Otizmli bireye verilen emek, otizmin uğraşısından kurtulmaya yönelik değil de ne? Bizi uğraştıran otizm mi, yoksa otizmi kapsayan herhangi bir düzenlemeden ve bilinçten yoksun birimler mi?

Otizmle tanışıklığımda, birçok teşhis öyküsü dinledim. Ortalama bir teşhis öyküsü; teşhis muhatabı olan anne-baba veya başka bakım göstericinin “Peki bundan sonra ne olacak?” sorusu ile zayıf ve bilinmezliğe uzanan bir diyalogla başlar. Kimi zaman

“Yaşıtları gibi konuşamayacak, arkadaşı olmayacak, sevgilisi olmayacak, evlenemeyecek, askere gidemeyecek.” Gibi cümlelerle devam eder.

Bireyin otizm skalasındaki yerine göre bu cümleler değişecektir. Yapamamak, arkadaştan ve sevgiliden, evlenmekten, askere gitmekten yoksun kalmak… Normalden bekleneni, çoğu zaman bunlarla başlatmak ve bitirmek.

Hasan Cem Çal’ın Birikim Dergisi’ndeki Spinoza’nın İyi-Kötü Ayrımı ve Ahlâk Karşısında Etik yazısından atıf yapalım. Spinoza, özden bahsederken, salt bir özden çok, değişken, duygular ve duygulanımlarla durmaksızın katedilen bir öze işaret etmez miydi? Bu anlamda öz, varoluş, var olan değil miydi? Tam da bu nedenle bir bedenin ne yapabileceği, yani neye muktedir olabileceği tam anlamıyla bilinemezdi sanki. Beden, oluş halinde olan değil miydi?

Ama otizmliyi tanımda, başrol olamayışlara düştü. O nedenledir ki, otizmlinin derdini anlatamayacağından söz etti çoğu kişi. Ama çoğu zaman derdi anlamaktan söz edilmedi. Derdi anlamak, medikal durumlar söz konusu olduğunda önem kazandı. Zaten adı da üstündeydi, otizmli birey, çoğu zaman, dert sahibi olduğunda dikkate alınırdı.

Bize ayrılan zamanların çok kısa sürelerde sonuna gelmemiz de bu sebepledir. Ellerini birbirine çarpan bir emoji ve kısa iyi dilek aktarımlarıyla kapamak isteriz bu konuları. Otizme dair bir hashtag’le sanal paylaşımlarda bulunarak vicdanımızı rahatlatırız. Hatta bu işin piri olmak için, otizme dair bir pankartın önüne geçip fotoğraf çekilmek yeter de artar bile.

23 min

Top Podcasts In Health & Fitness

Psikopatika
Podbee Media
Merdiven Altı Terapi
Deniz Dülgeroğlu
Terapist Koltuğu
Podbee Media
Psikiyatri ve Duvarın Ardı
Uzm. Dr. Cengiz Arca
Bi Kahvelik Sohbet
Tuba Dadaşoğlu
Huberman Lab
Scicomm Media