Mevlana Takvimi Mevlana Takvimi
-
- Din ve Maneviyat
-
Mevlana Takvimi günlük takvim yazıları
-
PEYGAMBER (S.A.V) EFENDİMİZ’E MUHABBETİ OLMAYANIN ÎMÂNI YOKTUR - 19 MART 2024 - MEVLANA TAKVİMİ
Allâh (c.c.) ve Resulü (s.a.v.)’i tüm varlığımızdan daha
fazla sevmemiz gerekmektedir. Nebi (s.a.v.) Efendimizi ne
derece sevmemiz gerektiğini Cenâb-ı Hâkk; “Peygamber,
mü’minlere kendi canlarından daha önce gelir. Onun
eşleri de mü’minlerin analarıdır. ...” (Azhâb s. 6) âyet-i
kerimesi ile beyân buyurmaktadır.
Bir zât Nebi (s.a.v.) Efendimiz’e “Ya Resûlullâh (s.a.v.),
ben ne zaman kâmil bir mü’min olabilirim?” diye soruyor.
Allâh Resûlü (s.a.v.): “Allâhu Teâla’yı hakkıyla sevdiğin zaman.” buyuruyor. O zât da “Ya Resûlullâh (s.a.v.),
Allâhü Teâla’yı nasıl hakkıyla sevebilirim?” diye sorunca
Nebi (s.a.v.) Efendimiz, “Allâh (c.c.)’ın Resulü’ne tam
olarak tâbî olursan, O’nun sünnetine göre amel edersen, O’nun sevdiğini sever, buğzettiğine buğzedersen,
O’nun dostuna bakarak dost edinirsen, düşmanına bakarak düşman edinirsen, o zaman istediğini elde etmiş
olursun.” buyurmuşlardır.
Hadis-i şerifin devamında Nebi (s.a.v.) Efendimiz “İnsanlar imân cihetinden değişik dereceler alırlar. Onların
bu dereceleri bana olan sevgiyle ölçülür. Yine insanların kâfir olanları da küfürde değişik durumdadırlar. Onların da küfürde şiddetli olanları ve diğerleri bana karşı
buğzlarıyla belli olur. Dikkat edin! O’na (Peygamber
(s.a.v.) Efendimiz’e) muhabbeti olmayanın îmânı yoktur.
Dikkat edin! O’na muhabbeti olmayanın îmânı yoktur.
Dikkat edin! O’na muhabbeti olmayanın îmânı yoktur.”
buyurmuşlardır.
Allâh Resûlü (s.a.v.) üç defa teyitle muhabbeti vurgulamışlardır. Başka bir hadis-i şeriflerinde “Ben size kendi öz
nefsinizden, annenizden, babanızdan, çocuklarınızdan
ve bütün insanlardan daha sevimli olmadığım müddetçe imânınız kemâle ermiş olmaz.” buyurmuşlardır.
(Ömer Muhammed Öztürk, Sohbetler-2, s.54-55) -
ÇANAKKALE SAVAŞLARI - 18 MART 2024 - MEVLANA TAKVİMİ
Çanakkale savaşları, İslâm-Türk tarihinin şeref levhalarından biridir. Bu başarı, yalnız Osmanlı kuvvetlerinindir. Deniz
yönünün kapalı ve demiryolunun Sırbistan toprağında kesik
olmasından ötürü müttefiklerimizin Avusturya ve Almanya’nın
Çanakkale’ye kattıkları kuvvet çok azdır.
Nisan ayındaki ilk çıkartmalarla Seddülbahir’den son müttefik kuvvetleri çekilene kadar geçen 259 günlük zaman zarfında Gelibolu yarımadasına yarım milyon insan gönderilmiş ve
bunun fazlası kayıp hanesine yazılmıştı. Türk kayıtlarına göre
kayıp miktari 521.000 idi ki bu rakam müttefik kayıplarından
sadece 1000 eksikti.
İlk bombardımandan (19 Şubat 1915) itibaren 324 gün ve
çıkarma gününe göre de tam 259 gün devam ederek neticesinde Osmanlı ordusunun ölümsüz bir zaferiyle kapanan I. Dünya
Savaşının bu, en kanlı sahnesine ordumuzun en kiymetli ve en
büyük kısmı iştirak etmiş ve ecdattan miras harp kabiliyetimizin en açık ve en kapsamlı eser ve semereleri burada inkişaf
eylemiştir.
Rakamlardan anlaşılacağı üzere Çanakkale bize çok ağıra
mal olmuştur. Memleketin uğradığı zararlar ise çok daha acı
tablolar ortaya koymuştur.
Bizimle kıyaslanamayacak kadar geniş imkanlara sahip
olan müttefik kuvvetlerin zayiatı yanında, bir tek devletin,
Türkiye’nin kaybı gerçekten korkunç bir rakama ulaşmıştı. Üstelik bu savaşta verdiğimiz şehitlerin büyük bir kısmını, memleketin münevver sınıfını meydana getiren yedek subaylar teşkil
ediyordu. Verdiğimiz on binlerce münevver şehîd, memleketimiz için ileri tarihlerde bile yerinin doldurulmasi imkânsız ağır
bir kayıp oldu. O kadar ki Çanakkale’de yedek subay zayiatı akıllara durgunluk verecek bir dereceyi bulmuş, Doğu Batı
kültürlerini toplayan bütün bir genç nesil imha edilmiştir. II.
Abdülhamid Hân’in açmış olduğu yüksek mekteplerden mezun olan imânlı ve kültürlü binlerce genç Çanakkale’de şehit
olmuşlardır.
(Milli Gençlik Mecmuası, Nisan 1977, s.148-151) -
RAMAZAN-I ŞERİF İLGİLİ HADİS-İ ŞERİFLER - 17 MART 2024 - MEVLANA TAKVİMİ
“İslâm beş şey üzerine bina edilmiştir. Allâh’tan başka ilâh
olmadığına ve Muhammed (s.a.v.)’in Allâh’ın kulu ve Resûlü
olduğuna inanmak, namaz kılmak, zekât vermek, Beytullâh’ı
hac etmek ve Ramazan orucunu tutmak.” (Buharî)
“Kim Allâhü Teâlâ’dan başka ilâh olmadığına ve benim
de Allâh’ın Resûlü olduğuma ihlâsla şehâdet eder, namazını
kılar, orucunu tutar, zekâtını verir ve Beytullah’ı haccederse
Allâhü Teâlâ onu cehenneme haram kılar.” (Taberânî)
“Râbbinize kulluk yapın, beş vakit namazınızı kılın,
Ramazan-ı Şerif ayınızda oruç tutun, mallarınızın zekâtını
verin, sizden olan reislerinize itaat edin, Râbbinizin Cennet’ine girersiniz.” (Ahmed b. Hanbel)
“Ramazân-ı Şerîf ayında nafakayı, çoluk çocuğunuza ve
diğer ihtiyaç sahiplerine yapılan harcamaları çoğaltınız. Çünkü bu aydaki nafaka, Allâh yolunda harcanan nafaka gibidir.”
(Kenzü’l-Ummâl)
“Her kim Ramazan ayında inanarak ve sevâbını sâdece
Allâhü Teâlâ’dan bekleyerek terâvîh namazı kılarsa, onun
geçmiş günâhları bağışlanır.” (Buharî)
“Ramazan ayı, oruç tutulması farz kılınan bir aydır. Ben
de size gecelerinde terâvih namazını sünnet kıldım. Kim inanarak ve mükâfâtını ümid ederek orucu tutar ve terâvih namazını kılarsa, anasından doğduğu gün gibi günâhlarından
çıkar.” (İbn-i Mâce)
“Muhakkak bu Ramazan ayı size ulaştı. Bu ayda bin aydan hayırlı Kadir Gecesi vardır. O gecenin hayır ve bereketinden mahrum kalan kimse, bütün hayırlardan mahrum kalmış
olur. Kadir gecesinin hayrından ancak nasipsizler mahrum
kalır.” (İbn-i Mâce)
“Ramazan ayında yapılan îtikâf, iki hac ve iki umre
sevâbına denktir.” (Mecmau’z-Zevâid)
“Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz Ramazan’ın son on gününde îtikâf ederdi. Bunu, vefat edinceye kadar böylece devam
ettirdi. Resûlullâh (s.a.v.)’den sonra zevceleri (mü’minlerin
anneleri) îtikâf ettiler.” (Buharî) -
PEYGAMBER (S.A.V.)’İN DOĞRULUĞU - 16 MART 2024 - MEVLANA TAKVİMİ
Peygamber (s.a.v.) en emin, en âdil ve en doğru
bir peygamberdi. Öylesine emin ve doğru idi ki, bunu
düşmanları bile kabul edip itiraf etmişlerdir. Henüz
kendisine peygamberlik gelmeden önce bile “El -Emin”
deniyordu. Îbn İshak (r.âleyh), “Allâh (c.c.) O (s.a.v.)’de
bütün güzel ahlâk ve hasletleri cemettiği için kendisine
emin denilmiştir.” dedi. Allâh (c.c.): “Orada kendisine
itaat olunandır. Bir emindir” (Tekvir s. 21) buyurmuştur.
Birçok müfessirler, “bu âyette kastedilen, Hz. Peygamber
(s.a.v.)’dir” dediler.
Kureyş, Kâbe’nin inşasında Hacer-i Esved’i kim
koyacağı hususunda anlaşmazlığa düşünce, aralarında
bilâhare ilk defa kim gelirse onu hakem kılacaklarına
karar verdiler. Derken, Peygamber (s.a.v.) çıkageldi.
Bu, henüz kendisine peygamberlik gelmeden önce idi.
Dediler ki: “Bu Muhammed’dir. Bu, kendisine son derece
güvenilen bir zattır. Yani Emîn’dir. Onun hakem olmasına
hepimiz yürekten razıyız. Hakemliğini kabul ediyoruz.”
Peygamber (s.a.v.) buyurmuştur: “Vallâhi ben gökte de
eminim, yerde de.” Hz. Ali (r.a.)’den rivâyetle: “Ebû Cehil,
Peygamber (s.a.v.)’e dedi ki: “Biz seni yalanlamıyoruz, biz
sana gelen kitabı yalanlıyoruz.” Bunun üzerine Allâh (c.c.):
“Şüphesiz onlar, seni yalanlamıyorlar.” meâlindeki
âyeti inzâl buyurmuştur. Bir başka rivâyette ise, “Biz seni
yalancı saymıyoruz, sen aramızda yalanlanan (yalancı
sayılan) biri değilsin.” Ehnas b. Şerîk, Bedir günü Ebû
Cehil ile karşılaştı ve ona sordu: Ey Hakem’in babası
burada sözümüzü duyacak kimse yok, bir sen bir de
ben varım. Söyle bakalım Muhammed sâdık, doğru bir
kimse midir, yoksa yalancı mıdır?” “Allâh’a yemin ederim
ki Muhammed doğru ve pek emîn bir zattır! O hayatında
katiyyen yalan söylememiştir.” diye cevâp vermiştir.
(Kadı Iyâz, Şifâ-i Şerif, s.133-134) -
BORCUNU ÖDEMEKTE GÜÇLÜK ÇEKENE YARDIM ETMEK - 15 MART 2024 - MEVLANA TAKVİMİ
Bir mecburiyet altında bizlerden borç mal veya
para alan biri, borcunu ödemeyecek bir halde ise,
onu bu sıkıntılardan kurtarmak için, borcunu ertelemek veya bağışlamak gibi, ne lâzım gelirse yapmamız, Efendimiz (s.a.v.)’in bizlere olan emir ve vasiyetlerinden biridir.
Şu hadîs rivayet edilmiştir: “Darda olan bir kimseyi feraha kavuşturan veya böyle bir kimsenin
borcunu ödeyen kişiyi Hâkk Teâlâ Kıyâmet gününün dehşet ve korku veren sıkıntısından kurtarır.”
(Müslim)
Bir hadîste, “Kıyâmet gününün dehşetinden
kurtulmak ve Allâh’ın Arş gölgesine sığınmak
isteyen kişi borçluya mühlet versin” (Taberanî) buyuruluyor. Başka bir hadîste: “Bir yoksul borçluya
ödeme vadesi gelmeden kolaylık gösteren kişiye,
her gün için, o borç miktarı kadar sadaka sevabı
yazılır.” (İmâm Ahmed) buyurulmuştur.
Diğer bir hadîs-i şerifte: “Herhangi bir kimse, bir
mü’min kardeşinin darlık ve sıkıntısını kaldırır,
onu feraha ve huzura kavuşturursa, Allâh (c.c.)
da o kişinin üzerinden Kıyâmet gününün darlık ve
sıkıntısını kaldırır. Kim ki, dünyada bir fakire kolaylık gösterirse, Hâkk Teâlâ da o kimseye, dünya
ve âhirette kolaylık gösterir.” (Müslim)
Taberânî şu hadîsi rivayet eder: “Kişi borçlu bir
fakire, borcunu ödeyebileceği bir duruma gelinceye değin mühlet verirse, Hâkk Teâlâda o kişiye
suçlarından tevbe etmesi için mühlet verir.” (İmâm Şarani, Büyük Ahidler, s.195-196) -
YEMEKTE UYMAMIZ GEREKEN KURALLAR - 14 MART 2024 - MEVLANA TAKVİMİ
“Yemeğe başlayan kimse, Bismillah desin. Bismillah demeyi unutursa hatırlayınca, “Bismillahi evvelehü ve ahirehü”
desin.” (İbn Mace)
“Ya Alî yemeğe tuz ile başla. Yemeğe tuz ile başlamak
ve bitirmek yetmiş derde devadır. Sağ elinizle yiyiniz, sağ
elinizle içiniz, sağ elinizle alınız ve sağ elinizle veriniz. Çünkü şeytan sol eliyle yer, sol eliyle içer, sol eliyle verir ve sol
eliyle alır.” (İbn Mace)
“Ekmeğe saygı gösteriniz. Çünkü Allâhü Te‘âlâ onu semanın bereketlerinden indirmiştir. Sofraya düşeni alıp yiyen
genişlik ve bolluk içinde yaşar. Çoluk çocuğu sıhhatli olur.
Bir yere dayanarak yemek yemeyiniz.” (Buhârî)
“Peygamber (s.a.v.) Efendimiz hiçbir yemeğe kusur bulmazdı, canı çekerse yerdi, çekmezse bırakırdı.” (Buhârî) “Yemeği soğutun! Zira sıcak yemek, bereketsiz olur.” (Taberânî)
“Kişi midesinin üçte birini yemek, üçte birini su, üçte birini
de nefesine ayırsın.” (Tirmizî)
“Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz, üç parmakları ile yemek
yer ve yemeğin bitiminde, o üç parmağını yalardı.” (Ka’b bin
Malik)
“Biriniz bir şey yerken bir parçası yere düşerse, onu alıp
üzerindeki bulaşanı giderip yesin. Şeytana bırakmasın.” (İbn
Mace)
“Peygamber (s.a.v.) Efendimiz, yiyeceklerin, içeceklerin
ve hurmanın içine üfürülmesini (nefes verilmesini) yasakladı.” (Taberânî) “Peygamber (s.a.v.) Efendimiz ayakta su içmekten ve yemek yemekten nehy etmiştir.” (Bezzar)
“Kim bir tabakta yemek yiyip de sonra o tabağı (ekmekle
veya eliyle iyice sıyırarak) yalarsa, o tabak onun için Allâh’tan
mağfiret diler.” (Tirmizî) “Allâh, bir şey yiyip içtikten sonra kendisine hamdeden kimseden râzı olur.” (Müslim)
Peygamber (s.a.v.) süt içti, su getirtip ağzını çalkaladı ve
şöyle dedi: “Bunda yağ vardır.” (Tirmizî)
“Azı dişlerin arasında kalan yemek kırıntıları dişleri zayıflatır.” (Taberânî)