39 min

Sevmek, Mutluluğun Kapısıdır Allah Dostları için Sohbetler

    • Spirituality

Sevmek varken ve bunun vereceği mutluluğu yaşamak varken, neden nefret? Neden mutsuzluk, huzursuzluk? İşte insan tabiatı her kapıya açıktır. Hamdolsun ki Allahû Tealâ biz insanlara “irade” diye bir yetki vermiş, bir imkân vermiş. Bir davranış biçimini tayin etme konusunda söz sahibi olan bir muhteva.

Nefret edecek yerde, sevsek! Ne kaybederiz ki? Sevmek, mutluluğun kapısıdır. Seven insan eğer sevdiği tarafından sevilirse, o mutluluğu yaşayan bir insandır. Nefret eden insana gelince, onun nefret dolu davranışları etrafındaki insanların da kendisine nefretle davranmalarına sebep olur.

Öyleyse? Neden? Başkalarını mutlu ederek, mutluluğu yaşamak, bu mümkünse ve başkalarına kötü davrandığımız zaman huzursuzluk duyuyorsak, neden güzel davranmayalım? Ki, bunun cevabı da bize dönen güzel bir davranış olur. Normal statüde konuşuyoruz.

Bütün insanlar için Allahû Tealâ hedef olarak mutluluğu göstermiş. Hepimizi Allahû Tealâ, şu dünya adı verilen gezegende, biz hayatta olduğumuz sürece, mutlu olalım hedefine dayalı olarak yaratmış. Ama insanların ruhlarının yanı başında nefsleri de var. Nasıl ruh 19 tane hasletle mücehhezse, nefs de 19 tane afetle cihazlandırılmış.

Bunlardan denge halinde olan bu statüde neyi değiştirebilirsek, negatiflerden birisini devre dışı bırakarak, onun üstesinden gelerek veya pozitiflerin değerini arttırmak suretiyle ya da ikisi birden. Hem Allah’ın emirlerini yerine getirmek konusunda bir büyük gayretin sahibi olmak hem de yasak ettiklerini işlememek istikametinde bir gayretin sahibi olmak, ikili bir başarıyı ifade eder. Bu daha kısa sürede, daha kalıcı bir mutluluğu ifade eder.

İşte yaşadığımız hayata bu pencereden baktığımız zaman görürüz ki; mutluluğun mükâfatı mutluluktur. Bu mutluluğu sağlayabilecek olan faktörse, etrafımızdaki insanlara en güzel şekilde hitap etmek. Onları mutlu etmek üzere hedeflenerek, hitap etmek. Eğer hedefimiz etrafımızdaki insanlara mutluluk vermekse, o zaman mutluluğu yakaladık demektir. Neden? Çünkü Allah’ın bir kanunu var: Etrafınızdaki insanların herbirine ne kadar mutluluk verebilirseniz, Allahû Tealâ size onların toplamı kadar mutluluk verir.

Kapılar ardına kadar açık. Gayretimiz hep bu istikamette olmalı. Yani, sevmeliyiz! Ne demek yani sevmeliyiz? Şu demek: Seven, sevdiğini mutlu etmeye çalışır. Bu mutlu etme istikametindeki gayreti ne kadar hedefine ulaşırsa, o kişi, o başkalarına verdiği mutlulukların toplamı kadar mutluluğu kendisi yaşayacaktır. 10 kişiye “A”  kadar mutluluk veren bir kişi, herbirine “A”  kadar mutluluk veren bir kişi, kendisi “10A”  kadar mutlu olur.

Niçin yaşıyoruz? Mutlu olmak için değil mi? Allahû Tealâ ne diyor?  “Nefret ettirmeyiniz! Ve nefret etmeyiniz! Seviniz! Ve sevdiriniz!” Öyleyse bu pencereden bakıldığı zaman, olaylar dizisinin en güzele dönük olduğunu yaşayacaksınız. “Sevmek” mastarının çevresini oluşturan herşey! Herşey başka insanları mutlu etmeye yöneliktir. Seviyorsaniz....

Sevmek varken ve bunun vereceği mutluluğu yaşamak varken, neden nefret? Neden mutsuzluk, huzursuzluk? İşte insan tabiatı her kapıya açıktır. Hamdolsun ki Allahû Tealâ biz insanlara “irade” diye bir yetki vermiş, bir imkân vermiş. Bir davranış biçimini tayin etme konusunda söz sahibi olan bir muhteva.

Nefret edecek yerde, sevsek! Ne kaybederiz ki? Sevmek, mutluluğun kapısıdır. Seven insan eğer sevdiği tarafından sevilirse, o mutluluğu yaşayan bir insandır. Nefret eden insana gelince, onun nefret dolu davranışları etrafındaki insanların da kendisine nefretle davranmalarına sebep olur.

Öyleyse? Neden? Başkalarını mutlu ederek, mutluluğu yaşamak, bu mümkünse ve başkalarına kötü davrandığımız zaman huzursuzluk duyuyorsak, neden güzel davranmayalım? Ki, bunun cevabı da bize dönen güzel bir davranış olur. Normal statüde konuşuyoruz.

Bütün insanlar için Allahû Tealâ hedef olarak mutluluğu göstermiş. Hepimizi Allahû Tealâ, şu dünya adı verilen gezegende, biz hayatta olduğumuz sürece, mutlu olalım hedefine dayalı olarak yaratmış. Ama insanların ruhlarının yanı başında nefsleri de var. Nasıl ruh 19 tane hasletle mücehhezse, nefs de 19 tane afetle cihazlandırılmış.

Bunlardan denge halinde olan bu statüde neyi değiştirebilirsek, negatiflerden birisini devre dışı bırakarak, onun üstesinden gelerek veya pozitiflerin değerini arttırmak suretiyle ya da ikisi birden. Hem Allah’ın emirlerini yerine getirmek konusunda bir büyük gayretin sahibi olmak hem de yasak ettiklerini işlememek istikametinde bir gayretin sahibi olmak, ikili bir başarıyı ifade eder. Bu daha kısa sürede, daha kalıcı bir mutluluğu ifade eder.

İşte yaşadığımız hayata bu pencereden baktığımız zaman görürüz ki; mutluluğun mükâfatı mutluluktur. Bu mutluluğu sağlayabilecek olan faktörse, etrafımızdaki insanlara en güzel şekilde hitap etmek. Onları mutlu etmek üzere hedeflenerek, hitap etmek. Eğer hedefimiz etrafımızdaki insanlara mutluluk vermekse, o zaman mutluluğu yakaladık demektir. Neden? Çünkü Allah’ın bir kanunu var: Etrafınızdaki insanların herbirine ne kadar mutluluk verebilirseniz, Allahû Tealâ size onların toplamı kadar mutluluk verir.

Kapılar ardına kadar açık. Gayretimiz hep bu istikamette olmalı. Yani, sevmeliyiz! Ne demek yani sevmeliyiz? Şu demek: Seven, sevdiğini mutlu etmeye çalışır. Bu mutlu etme istikametindeki gayreti ne kadar hedefine ulaşırsa, o kişi, o başkalarına verdiği mutlulukların toplamı kadar mutluluğu kendisi yaşayacaktır. 10 kişiye “A”  kadar mutluluk veren bir kişi, herbirine “A”  kadar mutluluk veren bir kişi, kendisi “10A”  kadar mutlu olur.

Niçin yaşıyoruz? Mutlu olmak için değil mi? Allahû Tealâ ne diyor?  “Nefret ettirmeyiniz! Ve nefret etmeyiniz! Seviniz! Ve sevdiriniz!” Öyleyse bu pencereden bakıldığı zaman, olaylar dizisinin en güzele dönük olduğunu yaşayacaksınız. “Sevmek” mastarının çevresini oluşturan herşey! Herşey başka insanları mutlu etmeye yöneliktir. Seviyorsaniz....

39 min