Yeni Şafak Yazarlar Yeni Şafak
-
- News
Sosyal medyanın en güçlü haber mecrası Yeni Şafak.
Yeni Şafak Gazetesi olarak yayın hayatına başladığımız ilk günden itibaren ülkemizde demokrasinin tüm kurumları ile yerleşmesi, milli irade ve değerlerimizin hâkim olması için tüm gücümüzle çalıştık. Bu ülkenin geleceğinin derin sularda boğulup gitmemesi için çaba sarf ettik. Fırtınalı günlerde sığınılacak bir liman olduk. Bugüne kadar ülkemize yapmış olduğumuz katkıyı bundan sonra da okurlarımızın desteği ile sürdürmeye devam edeceğiz. Her gün Yeni Şafak’la yeni bir umut olacak.
-
YASİN AKTAY - Reisi’nin Ölümü Nelere Yol Açar?
İran İslâm Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin, Dışışleri Bakanı, Tebriz Cuma İmamı
ve Eyalet Valisi ile birlikte talihsiz bir helikopter kazasında hayatını kaybetmesi dünyada
yeterince belirsiz ve hareketli olan ortama bir bomba gibi düştü. Bu kadar önemli devlet
şahsiyetinin aynı helikopterle, üstelik her türlü uçuş için riskli sayılabilecek hava
koşullarında yolculuk yapmaları ilk anda bu kazayla ilgili dikkat çeken bir gariplik tabii. Aynı
helikopterle aynı yolcu listesiyle bir gidişleri olmuş gerçi ve kaza dönüş yolunda gerçekleşmiş.
Buna rağmen içinde ölüm olan bir olay geriye dönük bütün ihmal ve kusurları bir kasta,
üstelik suikasta bağlayan bütün ihtimalleri akla daha fazla getiriyor. Nitekim olay duyulduğu
andan itibaren insanların en fazla düşünüp tartıştıkları konu bu oluyor.
Reisi ve yanındaki heyeti ölüme götüren bu olayın bir kaza olamayacağı yönündeki yorumlara
bakıldığında tezlerini destekleyecek bütün veriler var. İran’da bu tarz bir yolculuk, devlet
ricali için bile son derece rutin, belki işlerin birçoğunun doğuya atfedilen tevekkül anlayışıyla
oluruna bırakılarak kotarıldığının bir resmini de veriyor. 1979 üretimi ve muhtemelen düzenli
bakımları düzgün yapılmayan bir helikopterle ülkenin en önemli isimlerini sisli, dağlık ve zor
bir coğrafyada, üstelik gece vakti bir helikopterle bir yerden bir yere taşımayı göze alan
yaklaşım kasıttan, hem de suikasıttan bağımsız düşünülemiyor.
Suikast ihtimaline kesin gözle bakıldığı andan itibaren gözler tabii ki olağan şüpheliye
çevrilecektir. İsrail’in bu suikastın ardında olduğuna da bu mantıkla kesin gözüyle
bakılacaktır. İsrail yıllardır her fırsatta İran’a karşı açıkça düşmanlık sergilemekten hatta bu
düşmanlığı açık bir saldırganlıkla da göstermekten geri durmuyor. En son 1 Nisan tarihinde
Şam Büyükelçiliği’ni de bombalamış ve üst düzey bazı generallerini katletmişti. Şimdi de
böyle bir suikasta girişmekten onu alıkoyacak en azından bir kasıt-niyet eksikliği yoktur.
7 EKİM’DE HEZİMETE UĞRAYAN İSRAİL OLAĞAN ŞÜPHELİ Mİ?
Ancak bu suikastta olağan şüpheli olarak İsrail üzerinde durmanın özelikle bugünlerde
inandırıcılıktan uzak şöyle bir yanı var. İsrail’in meşhur istihbarat gücü MOSSAD efsanesi 7
Ekim itibariyle çökmüş durumdadır. Kassam Tugayları sadece MOSSAD’ın değil, İsrail silahlı
güçlerinin genel olarak operasyon kabiliyeti hakkında şimdiye kadar üretilmiş bütün
hikâyelerini yerle bir etti. İsrail gücü ve kabiliyetleri konusunda bu efsaneler çökünce ortada
sadece beceriksizlik, korkaklık ve istihbarat acizliği kalmış oldu. -
TAMER KORKMAZ - Ne Yani Kuşkulanmayacak Mıyız?
Birleşik Haydutlar Devleti’nin Savunma
Bakanı Lloyd Austin diyor ki:
“İbrahim Reisi’nin helikopterinin
düşürülmesinde, ABD’nin hiçbir rolü
yok!”
***
Austin’in bu açıklaması…
Kaset operasyonunun hemen
ardından, İlhan İşbilen’in Deniz
Baykal’ı telefonla arayıp “Biz
yapmadık!” demesine benzer bir beyan
mıdır, acaba?
***
Fetullahçı İşbilen’in Baykal’ı
araması “Cinayet mahalline ilk önce
katil gelir” kapsamında idi!
***
Mister İşbilen, Illuminati’nin yıllık
toplantılarında FETÖ’yü temsil
ediyordu!
“OLAY YERİ” İNCELEMESİ
CIA ajanlarından John Perkins’in
“Bir Ekonomik Tetikçinin Anıları”
kitabında şu satırları okuyoruz:
“Panama Kanalı ve Amerikan askeri
üsleri konusundaki görüşlerinden
dolayı…
Washington çıkarlarının gazabını
üzerine çeken Panama Devlet Başkanı
Omar Torrijos…
1981’de, CIA suikastlarının bütün
işaretlerini taşıyan bir uçak kazasında
hayatını kaybetti.” (Sayfa: 317 ve 318)
BÜYÜK İTİRAF -
YAŞAR SÜNGÜ - Milyarderlerin WhatsApp Grubundan Sızan Bilgiler
Bugün “İsrail için ne yapabilirim” diye kendine dert edinen küresel şirketlerin
patron ve yöneticilerinden oluşan dolar milyarderlerinin varlığını bilmeyenler de
öğrendi.
Siyonist milyarderlerin gizli yazışmaları ünlü Washington Post gazetesinde
yayınlandı.
İsrail’in Gazze’yi bombalamaya başladığı 7 Ekim sonrasında ABD’deki Siyonist
milyarderler WhatsApp grubu kurarak ellerini ceplerine atmışlar ve israil’in
çocukları öldürmesine nasıl destek vereceklerini konuşmuşlar.
İsrail'in Gazze'ye yönelik soykırım başlatması konusunda Amerikan kamuoyunu
etkilemeyi amaçlayan milyarderlerden oluşan grubun varlığı Washington
Post'un elde ettiği yazışmalara ve gruba aşina olan kişilere dayandırdığı ve
yayınladığı haberle ortaya çıktı.
Sohbet kaydına doğrudan erişimi olan kaynaklar, sohbetin gizli kalması
amaçlandığı için içeriğini gazeteye isimlerinin açıklanmaması şartıyla vermişler.
Zaten İsrail yanlısı şirketler desteklerini Gazze’nin bombalanmasından bu yana
gizlemiyorlardı.
Açıktan destekliyorlardı.
**
Milyarderler grubunda kimler var kimler; Starbucks'ın eski CEO'su Howard
Schultz, Dell'in kurucusu ve CEO'su Michael Dell, risk fonu yöneticisi Bill
Ackman ve Thrive Capital'in kurucusu ve eski Başkan Donald Trump'ın damadı
Jared Kushner'in kardeşi Joshua Kushner, Kind Snack şirketinin kurucusu
Daniel Lubetzky, risk fonu yöneticisi Daniel Loeb, milyarder Len Blavatnik ve
emlak yatırımcısı Joseph Sitt. -
TAHA KILINÇ - Bir Kaza Ve Sonrası
İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisî’nin (63) beraberindeki heyetle birlikte geçirdiği
helikopter kazası sonrası yaşamını yitirmesi, Ortadoğu’da bugünlerin en popüler gündem
maddesine dönüştü. İran ağıtlarla bezeli tantanalı bir cenaze törenine hazırlanırken, hem
Reisî’nin şahsı hem de İran siyaset sahnesinde işgal ettiği pozisyon, uluslararası basının da
odaklandığı noktaların başında geliyor.
On İki İmam’ın sekizincisi Ali er-Rızâ’nın (v. 818) kabrine ev sahipliği yapması
nedeniyle Şiî inancında “kutsal” kabul edilen Meşhed kentinde dünyaya gelen İbrahim Reisî,
1979’dan sonra -genç yaşına rağmen- oldukça kritik makamlarda görev yaptı. Ancak
kariyerinin bugün bile hâlâ tartışılan en dikkat çekici zaman aralığı, 1988’in yaz aylarını
kapsıyordu: İran-Irak Savaşı’nın gölgesinde “İslâm Devrimi muhalifi”, “Amerikan yanlısı” ve
“Batı taraftarı” oldukları gerekçesiyle binlerce mahkûm hapishanelerde infaz edilirken, o
dönem Âyetullah Humeynî’nin siyasî varisi ve veliahdı olan Âyetullah Hüseyin-Ali
Muntazerî, bu duruma sert biçimde tepki göstermişti. Humeynî’nin kendisini azletmesiyle
birlikte sistem dışına itilen ve ev hapsine alınan Muntazerî, bilahare kaleme aldığı hatıratında,
söz konusu infazların gerçekleştirilmesi için kurulan komitedeki isimlerden birinin İbrahim
Reisî olduğunu söyler. Reisî, ölümüne kadar elbette bu konuda hiçbir resmî açıklama veya
savunma yapmadı.
1983’te Meşhed’in en önemli Şiî din adamlarından Seyyid Ahmed Alemu’l-Hudâ’nın
kızıyla evlenen Reisî, bu yolla dinî ve siyasî konumunu sağlamlaştırdı. Alemu’l-Hudâ’nın
zaman içinde Uzmanlar Meclisi üyeliği ve Meşhed cuma imamlığı gibi bazı önemli vazifeler
üstlenmesi, Reisî’nin mevkiini de yükseltti. Reisî, 2021’de cumhurbaşkanı seçilmeden önce,
Meşhed İmam Rızâ Vakfı’nın mütevelli heyet başkanıydı örneğin. Dinî kliklerle ekonominin
iç içe geçtiği İran’da, ülkenin 12 vilayetinde gayrimenkul ve arazilere sahip İmam Rızâ Vakfı,
dinî bir kurum olmaktan öte muazzam bir siyasî ve ekonomik gücü de temsil ediyor.
Bütün spotlar İbrahim Reisî’ye çevrilmiş olsa da, aynı kazada hayatını kaybeden İran
Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir-Abdullahiyan da keza oldukça dikkat çekici bir figürdü. Suudi
Arabistan ve Pakistan başta olmak üzere İran’ın komşularıyla ilişkilerinin onarılmasında
başrol oynayan Emir-Abdullahiyan, bölge başkentlerindeki mevkidaşları üzerinde müspet
izler bırakmıştı.
Reisî ile Emir-Abdullahiyan’ın buluştuğu bir başka ortak payda da, 2020’de ABD
tarafından Bağdat’ta öldürülen İranlı komutan Kâsım Süleymânî’ye olan yakınlıklarıydı.
Özellikle Emir-Abdullahiyan’ın İran’ın Ortadoğu’daki paramiliter uydu örgütlerinin
organizasyon ve koordinasyonunda “Hacı Kâsım”a yardımcı olduğu biliniyor. -
SAMET KARAGÖZ - Trexit Hanginiz?
Sanat dünyasından bir kaç kişi bir araya geldiğinde sözün bir
şekilde Trexit Salvador’a geldiğine defalarca şahit oldum. İlk olarak
da şu soruluyor. Trexit Salvador kim? Sonda söyleyeceğimi başta
söyleyeyim kim olduğunu bilmiyorum ama yakından takip ediyorum.
Instagram profilinde Türkçe, İngilizce ve Fransızca olarak şu cümle
yer alıyor: Msgsü mezunu değilim.
Sanat dünyasında neredeyse filtresiz olarak herkesi, her kişiyi, her
kurumu kıyasıya eleştiriyor. Ama bunu çok başarılı bir mizahi
üslupla yapıyor. Çağdaş sanatın merkezde olduğu acımasız bir
mizahı var. Kimseyi kayırmadan herkese eleştirilerini yöneltiyor.
Bunu yaparken gerçek kimliğini gizli tutuyor. Bu da ona biraz
rahatlık alanı sağlıyor. Ama rahatlığının sadece bundan
kaynaklandığını düşünmüyorum.
Trexit geçtiğimiz günlerde ilk sergisini açacağını duyurduğunda
bunu ciddiye almadım. Her zaman yaptığı şakalardan biri olduğunu
düşündüm. Sonraki günlerde sergi kurulumundan görseller atmaya
başlayınca biraz ciddiye aldım. Ama serginin açılışını görünce
kesinkes inandım. Herkesi eleştiren bir kişinin ortaya bir iş
koymasına pek alışkın olmadığım için ilk etapta inanmamış olabilir.
Aynı zamanda kimliğini açıklamaktan geri duran birisinin My Best of
adıyla bir sergi açmasını da yadırgamamın da etkisi var.
Kendisi de dâhil 29 sanatçının 80’e yakın eserinin yer aldığı sergi 5
Haziran’a kadar Küçük Mustafa Paşa Hamamı’nda ziyaretçileri
bekliyor.
Kutu…kutu…
Filistin hakkında… -
ÖZGÜR BAYRAM SOYLU - Son Raund: Ev Sahibi Vs Kiracı
Enflasyonla mücadele sürecinin hayatımıza kazandırdığı yeni mekanizmalardan birisi de konut
kiralarında Haziran 2022’de hayata konan %25’lik zam sınırı idi. Farklı kriterler ekseninde olsa
da Avusturya, İngiltere, İtalya, Hollanda, ABD, Malta gibi pek çok ülkede tarihsel süreç içerisinde
hayata geçirilmiş bir uygulamanın Türkiye versiyonundan bahsediyoruz. Konut satış ve kiralama
fiyatlarındaki artışların astronomik değerlere ulaşması enflasyonist ortamda kira artışlarına sınır
koyulması ihtiyacını ortaya çıkarmıştı. Söz konusu uygulama her ne kadar ev sahibi ve kiracılar
arasında lehte ve aleyhte sonuçlar ortaya çıkarmış olsa da görünen o ki uygulamada sona doğru
yaklaşılıyor. Konut fiyatlarındaki artış eğiliminin yavaşlaması, yıl sonu ve 12 aylık
enflasyon beklentilerinin aşağı yönlü olması kirada %25 sınırına ihtiyaç kalmayacağına
dair sinyaller veriyor. Hazine ve Maliye Bakanı’nın kira artış sınırının devam etmesi için bir
sebep görmediğini ifade etmesi de aslında ev sahibi ve kiracılar arasındaki kıyasıya
mücadelenin normalleşmeye gitmesi gerektiğine vurgu yapıyor. Peki gerçekten de ev sahibi ve
kiracı arasındaki çekişmenin son raunduna mı şahitlik ediyoruz.
TEORİ İLE PRATİK UYUŞMAZLIĞI
Hangi alanda olursa teoriler, kurallar, disiplinler kulağa hoş gelse de zaman zaman uygulama
pratiğinden uzak olabiliyorlar. Şairin dediği gibi her şey yapılabilir bir beyaz kağıtla. Gerçek
dünyanın karmaşıklığından uzak, varsayımlar ve sınırlamaları ihmal eden, insan
davranışları ve tepkilerini azımsayan, kaynak ve kısıtları önemsemeyen, ölçek farklılıkları
ve çevresel değişkenleri dikkate almayan düzenlemeler teori ve pratik arasında boşluk
oluşturabiliyor. Tıpkı konut kiralarına konan zam sınırlamasının uygulamasında olduğu gibi.
İnsan faktörünün çok yoğun olarak yaşandığı sektörde bazen ev sahibi ve kiracılar resmi
uygulamada bazen %25 ile vicdanlar arasında bir seviyede bazen de vicdanın ötesinde bir
artış ile karşı karşıya geldiler. Kimi rauntları ev sahipleri kimi rauntları ise kiracılar
kazandı. Hizmet sektöründe yoğun olarak gündeme gelen fırsatçılık kendisini hem satışta
hem de kiralamada güçlü bir şekilde gösterdi.
NEREDEN NEREYE
Konut arzının yetersiz kalması, 2019 yılının sonundan itibaren enflasyonun altındaki faizlerin
konut kredilerini ucuzlatması ve bir talep yığınına yol açması, Türk Lirasına duyulan
güvensizliğin güveni gayrimenkul limanında araması gibi pek çok faktör dramatik konut fiyat
artışlarını günümüze kadar getirdi. Bugün geldiğimiz noktada, kredi büyüme sınırlarının
düşürülmesi, kredi büyümesinin dengelenmesi, konut kredi faizlerindeki artışla birlikte
yavaşlama eğilimi gösteren konut piyasasında sular durulmuşa benziyor.