![](/assets/artwork/1x1-42817eea7ade52607a760cbee00d1495.gif)
37 afleveringen
![](/assets/artwork/1x1-42817eea7ade52607a760cbee00d1495.gif)
Aşiyan Barış
-
- Kunst
adına 'yaşamak' diyoruz
'düşmana inat bir gün fazla yaşamak!'
[Kâr amacı gütmeyen Podcast]
-
Kalk, Düğüne Gidelim • İsmet Özel
KALK, DÜĞÜNE GİDELİM*
Sarardın üzüntüden, üç gün ağladın
baktım gözlerine şıçramış halkın gözleri
incesin
bardakta bir karanfile benzemiyor inceliğin
serçeler sekmiyor hayır, dudaklarında
ham demirden bir çanakta dövülmüş otlar olur
ısınmış taşlar olur yazları geceleyin
sazlar
kanımda Çiçek Dağı'nı vurur
doldurur öylece göz yerlerimi inceliğin.
Tenimde iz bırakmış kar kokusu
terli, muğlak adamların hevesleriyle
harman edilmiş tenim
sevinçler artırmışım çiçekli
ve çiçeksiz bütün dağlardan.
Sarhoşken bağrıma akıtılan yıldızlar
özümü çekip ayırmış avuntulardan.
Şimdi sana bakıyorum, kalabalık gözlerin
ağlamasan bizi utandıracak sanki dünya
Valentina Tereşkova
ve çekik gözlü kadın komandolar
çünkü üç gün beslendiler senin gözyaşlarınla.
Sen ağlarken azığımız çoğaldı
elledik halkın ağrılarını cesurca
ağlamasan
kök inatla kavramıyor toprağı
boş umutlar içinde pervasız büyüyor kir
ağlıyorsun ihanete karşı şavkıyor pıçak
bir pıçak ki sevgilim, Sürmene işidir.
Bir şehrin uzak semtleri gibi gözlerin
üzgün, kara, ayaklanmaya hazır
ben yaralar kuşanıp katılırım onlara
onlara katılırım yedek mermi ve şarkılar alarak
seni alırım sonra her bir yanım çağıldar
bir oyuna kalkarız sıkılmış yumruklarla
yazarız duvarlara fırtınalı yazılar.
Bir gün burda, bu kalktığımız yerde
kendini yaşamakla taşıran bir güneş kabarcığı
zonklayan bir atardamar olduğu anlaşılır
el tutuşmuş çocuklar ki o zaman
senin gözyaşlarını heyecanla kapışır.
________________(*) Anamın uyuşmuş ayağını harekete geçirmek için söylediği söz.
Özel, İ., "Kalk, Düğüne Gidelim", Erbain, İstanbul, TİYO, Kasım 2017, 12. Baskı, s.138-140Simplemente Tú Mar Negro • Edwin Encinas[Kâr amacı gütmeyen Podcast] -
Muş'ta Bir Güz İçin Prelüdler • İsmet Özel
MUŞ'TA BİR GÜZ İÇİN PRELÜDLER
1.Bütün renklerimi siliyor dışardaki yağmurderin bir bıçak izi olduğum içinartık beyaz bir yumruk gibi kaldım diyehayatın karşısındabütün kurnazlığımı siliyor dışardaki yağmur.
2.Dik bayırların üstündeki bağlartitrek öpücükler gibi yapraklarınıkızıl, kahverengi, ıslak yapraklarınıgökgürültüsüne doğru sermektedirkargalar Muş'un ve mezarlığın uğultusunutartarken kanatlarıylaçoktan çorap örmeye başlamış dağlı kadınlardan uzaktaevine bir kumru tadı bırakarakZülküf'ün anasıdüşünmektedir.
3.Güzdür amaavanti popolo şarkısı değildir bir ağızdangünler ellerimi sildiğim birer üstüpüdür buralardakapıkulunun rezil tel örgüsü içindenve şakrak dostlarımdan uzakta.
4.Şayaktan bir sabah örtüsü takılıyor aklımakağnılar ve mali sermaye üstüne düşündüklerimhalkın alkışlarıyla kuracağı dünya üstüne düşündüklerimve artık sarışın olmayangövdemi dünyaya bulayan sevgilimsarışın yapraklarıyla dökülüyor aklıma.
5.Sis sanki ayaklandırıyor yamaçlarısisle çalkanıyor böğrümüzdeki ovabana çarpıp kırılıyor mahpusluk düşüncesiben güya şiirler yazdığım için mahpusmuşummahpus olduğu için şiirler yazarmış Ho amca.
6.Nafile bir zamanın takvimidirgüz güneşi toprak damlara değince yaşanılançekiç örse var gücüyle vurmazsa neye yararpartizan varlığımı dünyaya çakmadıkçasabahın bekâreti karşısında kargalar.
7.Adını "bir gün fazla yaşamak" koyduk.Ey merak, ey zafer haykırışı, oğlum!Ellerin ve doğurtucu erkin başdöndüren macerası!Ey toprağın ve rahmin tükenmez hünerleri!Güz ki ancak hainin yüreğini soğuturbir korkağı mahzun kılar kırlangıç sürülerisabırla, kin tutarakgülen günlere ulaşan sesleri buldukadına "yaşamak" diyoruz"düşmana inat bir gün fazla yaşamak!"
8.Kirpiklerimin ucundaki bulutlarMuş'ta güzün artık son kelimeleridiryüzümde serin soluğunu duyuyorum dünyalı meleklerinkar düşmeye başladı tepelerimizebeyaz bir şiir için artıktüfeğimi doğrultuyorum.
Özel, İ., "Muş'ta Bir Güz İçin Prelüdler", Erbain, İstanbul, TİYO, Kasım 2017, 12. Baskı, s.118-125Ice Tree • Kelly Thoma[Kâr amacı gütmeyen Podcast] -
Münacaat • İsmet Özel
İsmet Özel, şair, ve bugün yetmiş sekiz yaşında!
MÜNACAAT
Bu yaşa erdirdin beni, gençtim almadın canımıölmedim genç olarak, ölmedim beni leylakbüklümlerinin içten ve dışardansarmaladığı günlerdebir zamandıheves ettim gölgemi enginde yatano berrak sayfada gezindirsem diyeölmedim, bir gençlik ölümü saklı kaldı bende.
Vakti vardıysa aşkın, onu beklemeliydigenç olmak yetmiyordu fayrap sevişmek içinhalbuki aşk, başka ne olsundu hayatın mazeretidemedim dilimin ucuna gelen her ne isevay ki gençtimölümle paslanmış buldum sesimi.
Hata yapmakfırsatını Adem’e veren sendinbilmedim onun talihinden ne kadar düştü banagençtim ben ve neden hata payı yok diyordum hayatımdagergin bedenim toprağa binlerce fışkını saplar idihaykırınca çeviklik katardım gökyüzünebir düşü düşlere dalmaksızın kavrayarakbulutu kapsayarak açmadan buluta içtekinitanıdım Ademoğlu kimin nesiymişter döküp soru sormak nereye sürüklermiş kişiyi.
Çeşme var, kurnası murdaryazgımkendi avcumda seyretmek kırgın aksimi.
Gençtim ya, ne farkeder deyip geçerdimnehrin uğultusu da olur, dalların hışırtısı dagözyaşı, çiğ tanesi, gizli dert veya veremne fark eder demişimbilmeden farkı istemişim.Vay beni leylak kokusundan çoban çevgeninearastadan ırmaklara çarkettiren dargınlık!Yola mademçöllerdeki satrabı yalvartmak için çıkmıştımhava bozar, yüzüm eğik giderdim yineyaza doğru en kuduzuyla sürüngenlerin sabahlaryola devam ederdim.
Gençtim işte şehrin o yatık raksından incinen yine bendimgelip bana çatardı o ruh tutuşturucu yalgınonunla benhep sevişecek gibi baktık birbirimize.bir kez öpüşebilseydik dünyayı solduracaktık.
Oysa bu sürgün yeri, bu pıtraklı diyarne kadar korkulu yankı bulagelmiş gizlerimizdehani yok burda yanlışı yoklayacak hiç aralıkbütün vadilere indik bir kez öpüşmek içinkalmadı hiç bir tepe çıkılmadıkeriyeydik nesteren köklerine sindiğimizcealıcı kuş pençesiyle uçarak arınaydıkah, bir olaydı diyorduk vakar da yoksanaydıdoğruydu böyle kan telef olmasın diye çabalamamızama kendi çeperlerimizi böyle kana buladıkgönendi dünya bundan istifadedünya bayındırladı:Bir yakış, bir yanış tasarımı berideöte yakada bir benî ademher gün küsülü kaldık.
Bunca yıl bu gücenik macera beni tutuklu kılanartık bu yaşa erdirdin beni, anladımgençken almadın canımı, bilmedimdemek gökten ağsa bile tohum yürekten düşecekmişçünkü hataya bağışık büyük hatadan beri nezaret yerçiğ tanesi sanmak ne cüret, gözyaşıymışinsanın insana raptolduğu cevher.
Şimdi tekrar ne yapsam dedirtme bana yarabbitaşınacak suyu göster, kırılacak odunukaldı bu silinmez yaşamak suçu üzerimdebileyim hangi suyun sakasıyım ya rabbelalemintütmesi gereken ocak nerde?
Masâr • Le Trio Joubran[Kâr amacı gütmeyen Podcast] -
Akdeniz'in Ufka Doğru Mora Çalan Mavisi • İsmet Özel
AKDENİZ'İN UFKA DOĞRU MORA ÇALAN MAVİSİ
Yaz günleri beni hatırlamıyor.Salgılı bir hayvanla bitişiyorum yaz yaklaşıncayayılıyorum ortasına sevgili tüylerimingeniş uykulardayım, muazzam uykulardayılların zulmünden haberim yokne de sürgün taşralı kızlar korosundangeçiyor hazza yatkın dudaklarıyla gececanımın ilmekleri arasından.Beni artık kimseler arayıp da bulmasınbeyaz harmanilerin göklere açık sofrasındayıktığım saltanatın dizinde inlediğimaşkın en tabanında yattığım anlaşılmasınçünkü ben çok gizli bir yanlışındehşetengiz yeteneğini ölçmek içinyepyeni bir hata için iniyorum Akdeniz'eMeryemoğlu sanıp ben zavallı ademiçarmıha çaktılar orda çok zaman önce.Çok zaman önceydi ki otobüslermermer sütunlu şehirlerden sahil çardaklarınanice yılgın havarilerle gidip geldi.Hepimiz, yani taflan çiğnemekle güzelleşen çocuklarhavariler karşısında haramigövdesinde hayvan kabarınca mecalsizkutlu bir tan çıkarmayı denedikkayser makinasındanannelersevecen gözyaşlarıyla korurdular bizi.
Bizi sen ey beyhude ve baygın duyguların yırtıcısısen ey loş çalgıları uykulardan çıkarıpBahçelerin hayatına yerleştiren esrarbizi bırakmıştınacı güller salınırdı kanımın raddelerindeve ben güneş altında kendini bize öptüren neysegece onun kimlerle buluştuğunu araştırdımo zaman yalın yürek kaldım şiddetin çölündealdanışların çölünde korkudandenize dilimi soktum ayaklarımdan önce.Bu kadar, bu kadardı Akdenizaslı yokmuş dinlediklerimineski moda güneş sanrılarındanbir şair cesedinden hiç farkı yok denizin.Yok ve yaz günleri beni hatırlamıyorboğulmuş hüznü gösteriyor bana memelerindengeçiyorum bir yakıcı maviden derinleştirilmiş morageçiyorum ayaklarım altında kumları hıçkırtarakKara yaz! Karanlık yaz! Kararan vücutlardanrıhtıma varmayan ceset elbette hatırlanmaz.
Özel, İ., "Akdeniz'in Ufka Doğru Mora Çalan Mavisi", Erbain, İstanbul, TİYO, Kasım 2017, 12. Baskı, s.189-192Then the Quiet Explosion • Hammock[Kâr amacı gütmeyen Podcast] -
Sevgilime Bir Kefen • İsmet Özel
SEVGİLİME BİR KEFEN
Alçak sesle uçuyor üzerimdensaçları kına yakılmış bir kadının mihrâbıbu gövermiş güz günleri çıldırtırçileden ve kitaplardan çıkartır insanıurlar, karınca cesetlerititreyişlerle örtülür üstümmerakbir devrimcinin hazırlığıdırve alçacık bir sesle uçar üzerimdenkanser, begonya, ölüm.
Beyaz tülbentler camın arkasındave çıkarılmış insan gözlerikırk batman ağırlığında sahici insan gözleribağrına taş basan anao ananın ölüsünden kalkan tozey acılar gardiyanı, ey güz gündüzleri.
Bir isyankâr çetecinin yağmuru altındakendi kavruk güzelliğimi yumrukluyorumkulunç gibi giriyor öğleden sonraki cumartesininumudumki hırçın bir hayvandır durmadankalgıtır banknotları, miting alanlarını.Ve tarçın kokusu ve yorgunluklarlaoturduğumuz evleri tıkayanmerakbir devrimcinin hazırlığıdır.
Yıkanır bazı bakır dövücüleri çarşılardaşakırtılarla sürüklenir bazlama açan kadınlardibeklerinde inatlarını dövenhınzır umutlarını döven kadınlar şakırtılarla.
Benim harcım değil bir yar sevmek gizlidenher yanım bin türlü merakla dalanmaktao loş buhur kokuları, analarımızaşererken toprak yiyen analarımızyüreğimin palamarlarını çözüyor aya karşıgökçe sancım zonkluyor bileklerimdezonkluyor talaşlar, talaşlarşakağıma vuran balyozun talaşları.
Özel, İ., "Sevgilime Bir Kefen", Erbain, İstanbul, TİYO, Kasım 2017, 12. Baskı, s.81-83Nocturne in Paris • Tony Anderson[Kâr amacı gütmeyen Podcast] -
Sevgilime İftira • İsmet Özel
SEVGİLİME İFTİRA
Dudaklarından kalkarken boynun kurcalar benibir yanımı kara çıbanlara saldılar, ıslakbir yanım hiç ayrılmamıştır, gümeçlerde saklıdırondan ki nefret içinde omzunu okşuyorumama bana şimdi gerçekten zor gelen şeybir grevin çocuklara kazınmış izlerini hatırlamaksözlerimi etime bastırıyorumiçimde çalılıkları yaran bir postalın tortusubenim bu sası karanlığa zorla, zorlayaraktutuşmuş bir gül sıkıştırmak boynumun borcu
yeter kisağlam senetler verilmiş sanılırken aşkı karartmak içinsen bir daha beni saçlarınla sıyırağdalanmış sevincimi hışırdat, bunu yapabilirsinçünkü bütün bankalar, silah fabrikalarıhergün bacaklarımıza sırnaşan kara köpüksenin sessiz gururunda homurdanan tufanıhesabetmiş değilbilmemişler hıncımın yaban otlar suladığınıçalakalem sevebilmek elimden gelmiyorbelki evetonların mühürlerini kımıldatan barut dumanlarınısolumaktanbiraz çopurlanmıştır sesimsenin göğsünü ağartırken yıpranılacak elbetbakışlar tozlanacak, dolukmuş sofalardanezikliğin şehveti yayılıncataptaze yaşlanmayı da öğrenmem gerekecek
iştedir yalanı seyreltiyor uykusuzluklaraklımın köşesinden atlılar geçiyordeğil mi ki beni şımartan gökyüzüdürve ben o tanyerlerinin sulbünden gelmekteyimhiçbir dostumu kalebent saymam parmaklıkların ardındakan değildir dostlarımın çakşırına bulaşankan değil, mürekkep lekesi, ben bilirimçünkü birgün gerçekten kan aktığındaölüm çiçeklerin yırtıcı dülgerliği sanılacaktırkaraysam şimdi öfkenin payı vardır karanlığımdaaşktandır titrediğim eğer ki titriyorsamsözlerim öcalan ağza misvak, iyice anlaşılsınbu dağlanmış toprağa süzülen ayaklarımdankeşke kan olsa,
o zamansenin çardağına çıkarkenkarıştırırken şarapla kendimi sanavarsın gün geçtikçe herşeyde biraz kahırbiraz bakır çalığı olsun lokmamızdabana soru sor artıkbeni kurtarma, konuşturbeni yaz geceleri patlayan sağnaklara bağışla.
Özel, İ., "Sevgilime İftira", Erbain, İstanbul, TİYO, Kasım 2017, 12. Baskı, s.152-155Doğum/Birth • Büşra Kayıkçı[Kâr amacı gütmeyen Podcast]