5 min

YUSUF DİNÇ - Bizim Sorunumuz Ne‪?‬ Yeni Şafak Yazarlar

    • Nyheter

Başka bir ülke donanmasına TCG Anadolu gibi bir gemi kazandırsa, başka bir ülke Kaan gibi bir uçak
uçursa, başka bir ülke 4 firmasını dünyada ilk 100 savunma ihracatçısı şirket arasına soksa, başka bir
ülke Kalkınma Yolu Projesini imzalasa, başka bir ülke ihracat rekorları kırsa, başka bir ülke turizmde
İtalya’nın önüne geçmiş olsa, başka bir ülke asrın afeti çapındaki bir depremin hasarının tamamını
giderebilecek kudret gösterse ekonomide iklim çok değişir.
Bu her bir gelişmenin borsada rekorlara, yatırımlarda artışa, istihdamda zirvelere ülkeyi götürmesi
beklenirdi… En azından ülke maliyesinin iflas dedikodularını yayanların bu her bir gelişme karşısında
insan içine çıkamaz hale gelmesi gerekirdi.
Ama olmuyor işte. Birileri çıkıp hemen yok ithalatta da rekor falan diyor…
Onu demeyin, bir durun. Böyle cevap üretmeye çalışmayın… Diyecekseniz de samimiyetinizden
deyin…
Onlarca kişi Beşiktaş’taki bir işyerinin tadilatında yandı ses yok, parkta belediyenin açtığı çukurda
küçücük bir yavru boğuldu ses yok…
Dikkatinizi çekerim bunlardan daha kötü ölüm biçimi yok…
Teleferikte canlar gitti ses yok… Orada bayram günü bir parça ailesiyle eğlenmek isteyen insanlar
arasında ölen oldu.
Tabii gene aynı birileri çıkıp hemen İliç’te de işçiler toprak altında kaldı diyecek. Ya da tam tersi…
Lütfen durun, böyle cevap üretmeye çalışmayın… Bari canlar konusunda samimiyetler sınava
çekilmesin.
Tüm değerlerin de tüm acıların da hepimizin olduğunu bir an önce fark etmemiz gerek.
Bir sorunumuz var. Hem de büyük bir sorun... Toplum olmayı, toplam menfaatlere odaklanmayı
bıraktık. Seçmen olduğumuz halde bize faydası olmayan siyasi ihtiraslarımız uğruna kendimize zarar
veriyoruz. Hatta bazılarımız Türkiye’nin insanı olmak durumuyla barışmamakta ısrar ediyor.
Herkes liboş olsun falan da demiyorum.
İdeolojiler etrafında toplanılabilir. Fakat siyasetin yerli ve milli damardan uzaklaşmaması, milletin
toplam faydasına odaklanması için bir çerçeve çizmeli ve o çerçeveden makul sapmalar kadar
farklılaşılmasına izin verilmeli. Yani seçmen kendine hudutlar çizmeli ve siyaseti bu hudutlar içinde
kalmaya zorlamalı.
Bugünkü gibi büyük dönüşümler zamanında bu söylediğim kısıtlayıcı görülebilir. Ama söylediğim siyasi
ikballerin değil, milli menfaatlerin önde tutulmasından ibaret. Zaten sıkıntı da bu büyük dönüşümler
çağında milli menfaatler konusunda uzlaşamamak.
Başka zaman uzlaşılmasa da oluyor zaten, sistem işliyor yani… Ama bu zaman öyle bir zaman değil.
Milli meselelerde, milli yaslarda dahi ayrışabilmek en çok Türk milletine yakışmıyor diye düşünürüm
hep. Başka millete başka devlete de yakışmaz da… Türk milletine hiç yakışmıyor, o kesin.

Başka bir ülke donanmasına TCG Anadolu gibi bir gemi kazandırsa, başka bir ülke Kaan gibi bir uçak
uçursa, başka bir ülke 4 firmasını dünyada ilk 100 savunma ihracatçısı şirket arasına soksa, başka bir
ülke Kalkınma Yolu Projesini imzalasa, başka bir ülke ihracat rekorları kırsa, başka bir ülke turizmde
İtalya’nın önüne geçmiş olsa, başka bir ülke asrın afeti çapındaki bir depremin hasarının tamamını
giderebilecek kudret gösterse ekonomide iklim çok değişir.
Bu her bir gelişmenin borsada rekorlara, yatırımlarda artışa, istihdamda zirvelere ülkeyi götürmesi
beklenirdi… En azından ülke maliyesinin iflas dedikodularını yayanların bu her bir gelişme karşısında
insan içine çıkamaz hale gelmesi gerekirdi.
Ama olmuyor işte. Birileri çıkıp hemen yok ithalatta da rekor falan diyor…
Onu demeyin, bir durun. Böyle cevap üretmeye çalışmayın… Diyecekseniz de samimiyetinizden
deyin…
Onlarca kişi Beşiktaş’taki bir işyerinin tadilatında yandı ses yok, parkta belediyenin açtığı çukurda
küçücük bir yavru boğuldu ses yok…
Dikkatinizi çekerim bunlardan daha kötü ölüm biçimi yok…
Teleferikte canlar gitti ses yok… Orada bayram günü bir parça ailesiyle eğlenmek isteyen insanlar
arasında ölen oldu.
Tabii gene aynı birileri çıkıp hemen İliç’te de işçiler toprak altında kaldı diyecek. Ya da tam tersi…
Lütfen durun, böyle cevap üretmeye çalışmayın… Bari canlar konusunda samimiyetler sınava
çekilmesin.
Tüm değerlerin de tüm acıların da hepimizin olduğunu bir an önce fark etmemiz gerek.
Bir sorunumuz var. Hem de büyük bir sorun... Toplum olmayı, toplam menfaatlere odaklanmayı
bıraktık. Seçmen olduğumuz halde bize faydası olmayan siyasi ihtiraslarımız uğruna kendimize zarar
veriyoruz. Hatta bazılarımız Türkiye’nin insanı olmak durumuyla barışmamakta ısrar ediyor.
Herkes liboş olsun falan da demiyorum.
İdeolojiler etrafında toplanılabilir. Fakat siyasetin yerli ve milli damardan uzaklaşmaması, milletin
toplam faydasına odaklanması için bir çerçeve çizmeli ve o çerçeveden makul sapmalar kadar
farklılaşılmasına izin verilmeli. Yani seçmen kendine hudutlar çizmeli ve siyaseti bu hudutlar içinde
kalmaya zorlamalı.
Bugünkü gibi büyük dönüşümler zamanında bu söylediğim kısıtlayıcı görülebilir. Ama söylediğim siyasi
ikballerin değil, milli menfaatlerin önde tutulmasından ibaret. Zaten sıkıntı da bu büyük dönüşümler
çağında milli menfaatler konusunda uzlaşamamak.
Başka zaman uzlaşılmasa da oluyor zaten, sistem işliyor yani… Ama bu zaman öyle bir zaman değil.
Milli meselelerde, milli yaslarda dahi ayrışabilmek en çok Türk milletine yakışmıyor diye düşünürüm
hep. Başka millete başka devlete de yakışmaz da… Türk milletine hiç yakışmıyor, o kesin.

5 min

Mest populära poddar inom Nyheter

SvD Ledarredaktionen
Svenska Dagbladet
Söndagsintervjun
Sveriges Radio
Spotlight
Dagens Nyheter
Ekot nyhetssändning
Sveriges Radio
Dagens Eko
Sveriges Radio
Expressen Dok
Expressen