İnsan Doğası Kanunu
Merhaba sevgili dinleyeciler. Yaşam Yolu Programımıza hoş geldiniz. Bu bizim 2. programımız. Bu programımızın amacı yaşama giden yolu insanlara bildirmek ve bu yaşam yoluna nasıl ulaşacağınızı sizlere anlatmak. Biz gerçek yaşam yolunda ilerleyen imanlılar topluluğuyuz. İlk programımızda mutlak gerçekler konusunu ele aldık. Eğer ilk programımızı dinlemediyseniz, dinlemenizi tavsiye ederiz. İşte ilk programımızda mutlak gerceğin var olup olmadığını konuştuk. Sonuçta mutlak gerçeklerin var olduğu kararına vardık. Bugünkü programımızda mutlak gerçeklerin geldiği konulardan biri hakkında konuşacağız: İnsan Doğası Kanunu
Herkes insanların birbiriyle kavgaya tutuştuğuna tanık olmuştur. Bazen kulağa gülünç gelir bu, bazen de sadece tatsız! Ancak, kulağımıza nasıl gelirse gelsin, insanların ağızlarından çıkanları dinlerken öğrenebileceğimiz çok önemli şeyler olduğuna inanıyorum. Şöyle derler: ¨Birisi bunu sana yapsa, hoşuna gider mi?¨- ¨Burası benim yerim, önce ben geldim.¨ – ¨Rahat bırak onu, kimseye bir zararı yok¨ – ¨Niye önce beni ittin?¨ – ¨Haydi, ama söz verdin.¨ İster eğitimli, ister eğitimsiz, ister çocuk, isterse yetişkin olsun, bu tür sözler her gün dökülür insanların ağzından.
Bütün bu kavgalardan benim ilgimi en çok çeken, kişinin sadece diğerinin davranışından hoşnut olmadığını ifade etmesi değil, diğerinin bir tür davranış standardına uymasını beklemesidir. Diğeri ise nadiren: ¨Başlarım senin standardına!¨ diye karşılık verir. Genellikle, kendi davranışının aslında herhangi bir standardı çiğnemediğini belirtir. Öyle olmuşsa bile, özel bir mazereti vardır! Örneğin, oraya önce oturan kişinin neden kalkması gerektiğine dair özel bir neden vardır. Ya da sözünde durmayan bir kişinin, sözünü tutmasına mutlaka bir engel çıkmıştır. Sanki her iki tarafın da aklında bir tür Yasa, adil bir oyunun kuralı, uygun ve ahlaklı bir davranış standardı vardır. Adını ne koyarsanız koyun, iki taraf da bu standart konusunda aynı düşüncededir. Zaten öyle olmasa kavga edemezler, hayvanlar gibi savaşırlardı. İnsanlar arasındaki kavganın amacı, diğer kişiye yanlış olduğunu göstermektir. Elbette, neyin Doğru, neyin Yanlış olduğunu dair bir anlaşma olmasa, böyle bir kavganın amacı da olmazdı. Ortada futbol kuralları olmadan, bir futbolcunun faul yaptığını söylemenin anlamsızlığı gibi….
Bunu başka bir açıdan ele alabiliriz. Her insan her an farklı yasaları maruz kalır, ama bunlardan yalnızca birine uymama özgürlüğüne sahiptir. Bedeni yerçekimi yasasına maruzdur ve uymazlık edemez; havada bırakırsanız taş gibi düşmekten başka seçimi yoktur. Organizma olarak, çeşitli biyolojik yasalara tabidir ve diğer canlılar gibi bunlara uymazlık edemez. Diğer canlılarla paylaştığı hiçbir yasaya uymazlık edemez, ama hayvanlarla, bitkilerle ve cansız unsurlarla paylaşmadığı yasaya, yani insan doğasının yasasına uymamayı seçebilir.
Bu yasaya Doğa Yasası denir, çünkü insanlar bunu herkesin doğal olarak bildiğini ve sonradan öğrenmediğini düşünüyordu. Elbette orada burada, tıpkı renk körü ya da müzik kulağı olmayan birkaç kişi gibi, bunu da bilmeyen kişilerin nadiren çıkabileceğinin farkındaydı herkes. Ancak, ¨uygun davranışın¨ ne olduğunun, insanlığın geneli tarafından gayet iyi bilindiği düşünülüyordu. Bence bu düşüncede haklıydılar. Eğer böyle olmasaydı, savaş hakkında söylediklerimiz saçmalıktan başka bir şey değildir. Eğer en düşük rütbeli Nazilerin bile farkında olduğu ve uyması gereken Doğru diye bir şey yoksa, düşmanın yanlış olduğunu söylemenin ne anlamı var?
İşte çok önemli bir noktaya geldik. Bazı kişiler, Doğa Yasası
Információ
- Műsor
- Közzétéve2015. május 11. 12:29 UTC
- BesorolásTiszta