7 min

YUSUF DİNÇ - Son 10 Yılın Eko - Politik Analizi Ve Kısa Yarın Yeni Şafak Yazarlar

    • News

Biraz politik ekonomi yapacağım. Çünkü öyle bir değişim ve dönüşüm içinden geçiyor ki Türkiye
yakında olacak bitecekleri anlamak için bu başlıkta fikir sahibi olmak gerekiyor. Üstelik bu değişim ve
dönüşümün somutlaşmış hali öyle çarpıcı ki politik ekonomi analizi yapmamak haksızlık olur.
Başlayalım.
Evvela şunu ifade edeyim; bu konuda tartışma yapmak isteyen kişi bağlamı İkinci Körfez Savaşı’nda
ABD askerlerinin intikal ve lojistiği için Meclis’e sunulan tezkerenin reddinden alırsa şaşırmam. Yahut
bu tezkerenin de kök nedeni olan ve devletler muvazenesindeki ilişkileri gerçekten değiştiren olay
olan 11 Eylül’den alırsa daha doğru yaptığına da inanırım. Ama ben 2013 yılının değişimi ve
dönüşümü somutlaştırmak bakımından Türkiye için daha belirleyici olduğunu düşündüğümden
analizime o yıldan başlayacağım.
Türkiye, 2013’te IMF ile stand-by anlaşmasını bitirdikten itibaren azalan bir cari açık trendi
yakalayınca Doğu ve Batı arasında bir denge kurmayı yeğledi. Çünkü Doğu yükseliyordu ve tarih bu
coğrafyanın hem Doğu hem de Batı denkken asıl rolünü oynayabildiğini gösteriyordu.
Hem Türkiye denge kurmakta çok iyiydi. Cumhurbaşkanı Sn Erdoğan’ın dünyadaki diğer hükümet
başkanlarına nazaran tecrübeli ve liderlik-üstün olması seçilen denge stratejisine de uyumluydu.
Bu süreçte, Türkiye eksen kayması tartışması da yaptı, 17-25, Gezi, 15 Temmuz gibi her sınanmadan
da geçti. Üstüne üstlük ummadığı bir yatırım greviyle (detaylar için bir önceki yazımı okuyabilirsiniz)
karşı karşıyaydı ve Doğu henüz gelişmiş ilişkiler kurmakta aciz olduğundan yalnızlaştı. Hatta ta ki
benzer ama daha soğukkanlı bir denge politikası izleyen Rusya soğukkanlılığını kaybedene kadar.
Türkiye’nin yalnızlığı Ukrayna-Rusya Savaşı ile bitti. Uyguladığı denge stratejisi bu savaştaki faydasıyla
anlam bulmuştur denebilir. Türkiye’nin tüm bu strateji dönemi boyunca “barış” yanlısı söylem
kurması da stratejinin bir gereğiydi.
Ama bu stratejinin asıl ve belki de tek, olsun tek olsa da çok büyük, faydası Türk Devletler Teşkilatı’nın
kurulmuş olmasıydı. Karabağ zaferinin Teşkilatın vücut bulmasındaki rolünü göz ardı etmeden
söylüyorum. Türk Devletler Teşkilatı bu milletin bazen Kızılelmasının ta kendisi bazen Kızılelmasının
en önemli parçası olarak görülmüştür, unutmayınız.
Ve fakat bu kazanımı elde ettikten sonra Türkiye, Doğu-Batı dengesi stratejisini bir tarafa bıraktığı,
yahut şimdilik bir tarafa bıraktığı, bir tercihte bulundu. Yüzünü yeniden en azından üniversitelerindeki
Gazze protestolarıyla dünyanın hala temel referansı olan Batı’ya döndü. Bunun sembolü ise ekonomi
yönetimindeki değişimdi.
Bakan Şimşek’in ve “kısmen” değişen ekonomi yönetiminin göreve gelmesinin anlamı buydu.
Fakat Türkiye, 7 Ekim’e kadar bu strateji değişikliğinde temkinli davrandı. Hatta 7 Ekim sonrasını da
görene kadar. Doğu’nun hala çok pasif, etkisiz ve aşırı çekingen olduğunu gördü. Üstelik Batı
toplumları (yer yer siyasileri dahil), Doğu toplumlarından hala çok üstün olduklarını Gazze tavrıyla
gösterdi. Bu okumalar sonrası Türkiye temkinli olmayı bir tarafa bıraktı. Ocak sonuna doğru İsveç’in
NATO üyeliğini onayladı.

Biraz politik ekonomi yapacağım. Çünkü öyle bir değişim ve dönüşüm içinden geçiyor ki Türkiye
yakında olacak bitecekleri anlamak için bu başlıkta fikir sahibi olmak gerekiyor. Üstelik bu değişim ve
dönüşümün somutlaşmış hali öyle çarpıcı ki politik ekonomi analizi yapmamak haksızlık olur.
Başlayalım.
Evvela şunu ifade edeyim; bu konuda tartışma yapmak isteyen kişi bağlamı İkinci Körfez Savaşı’nda
ABD askerlerinin intikal ve lojistiği için Meclis’e sunulan tezkerenin reddinden alırsa şaşırmam. Yahut
bu tezkerenin de kök nedeni olan ve devletler muvazenesindeki ilişkileri gerçekten değiştiren olay
olan 11 Eylül’den alırsa daha doğru yaptığına da inanırım. Ama ben 2013 yılının değişimi ve
dönüşümü somutlaştırmak bakımından Türkiye için daha belirleyici olduğunu düşündüğümden
analizime o yıldan başlayacağım.
Türkiye, 2013’te IMF ile stand-by anlaşmasını bitirdikten itibaren azalan bir cari açık trendi
yakalayınca Doğu ve Batı arasında bir denge kurmayı yeğledi. Çünkü Doğu yükseliyordu ve tarih bu
coğrafyanın hem Doğu hem de Batı denkken asıl rolünü oynayabildiğini gösteriyordu.
Hem Türkiye denge kurmakta çok iyiydi. Cumhurbaşkanı Sn Erdoğan’ın dünyadaki diğer hükümet
başkanlarına nazaran tecrübeli ve liderlik-üstün olması seçilen denge stratejisine de uyumluydu.
Bu süreçte, Türkiye eksen kayması tartışması da yaptı, 17-25, Gezi, 15 Temmuz gibi her sınanmadan
da geçti. Üstüne üstlük ummadığı bir yatırım greviyle (detaylar için bir önceki yazımı okuyabilirsiniz)
karşı karşıyaydı ve Doğu henüz gelişmiş ilişkiler kurmakta aciz olduğundan yalnızlaştı. Hatta ta ki
benzer ama daha soğukkanlı bir denge politikası izleyen Rusya soğukkanlılığını kaybedene kadar.
Türkiye’nin yalnızlığı Ukrayna-Rusya Savaşı ile bitti. Uyguladığı denge stratejisi bu savaştaki faydasıyla
anlam bulmuştur denebilir. Türkiye’nin tüm bu strateji dönemi boyunca “barış” yanlısı söylem
kurması da stratejinin bir gereğiydi.
Ama bu stratejinin asıl ve belki de tek, olsun tek olsa da çok büyük, faydası Türk Devletler Teşkilatı’nın
kurulmuş olmasıydı. Karabağ zaferinin Teşkilatın vücut bulmasındaki rolünü göz ardı etmeden
söylüyorum. Türk Devletler Teşkilatı bu milletin bazen Kızılelmasının ta kendisi bazen Kızılelmasının
en önemli parçası olarak görülmüştür, unutmayınız.
Ve fakat bu kazanımı elde ettikten sonra Türkiye, Doğu-Batı dengesi stratejisini bir tarafa bıraktığı,
yahut şimdilik bir tarafa bıraktığı, bir tercihte bulundu. Yüzünü yeniden en azından üniversitelerindeki
Gazze protestolarıyla dünyanın hala temel referansı olan Batı’ya döndü. Bunun sembolü ise ekonomi
yönetimindeki değişimdi.
Bakan Şimşek’in ve “kısmen” değişen ekonomi yönetiminin göreve gelmesinin anlamı buydu.
Fakat Türkiye, 7 Ekim’e kadar bu strateji değişikliğinde temkinli davrandı. Hatta 7 Ekim sonrasını da
görene kadar. Doğu’nun hala çok pasif, etkisiz ve aşırı çekingen olduğunu gördü. Üstelik Batı
toplumları (yer yer siyasileri dahil), Doğu toplumlarından hala çok üstün olduklarını Gazze tavrıyla
gösterdi. Bu okumalar sonrası Türkiye temkinli olmayı bir tarafa bıraktı. Ocak sonuna doğru İsveç’in
NATO üyeliğini onayladı.

7 min

Top podcast nella categoria News

La Zanzara
Radio 24
Non hanno un amico
Luca Bizzarri – Chora Media
Il Mondo
Internazionale
Stories
Cecilia Sala – Chora Media
The Essential
Will Media - Mia Ceran
Start - Le notizie del Sole 24 Ore
Il Sole 24 Ore