Dostlarım, merhaba tekrar. Bugün sizinle biraz dertleşmek istiyorum.Bizim sevgili ve belalı ülkemizde gözden düşürme diye bir şey var. Gözden düşürme… Nerenin gözünden düşüreceksin? Elbette ki sarayın, padişahın gözünden. Çünkü kelle gidiyor! Bizdeki sözler zaten öyledir: “Ya devlet başa, ya kuzgun leşe.” Niçin yani? Siyasete giren insan, “Ya devlet başa, ya kuzgun peşime konsun.” gibi bir mantıkla hareket etmek zorunda. “İki gömleğim var, biri idamlık, biri bayramlık.” falan…Yani ölümü göze almak! Çünkü yüzlerce yıl boyunca bizim hafızamıza kazınmış olan bir şey var: Eğer iktidar sahiplerinin gözünden düşersen, sonun fena. Bunun da, gözden düşmenin yollarından biri de iftira atmak.İftira o kadar kolay bir şey ki! “Ya şu şöyleymiş, bu da böyle demiş, bunun içinde böyle konuşuyormuş…” dediğin anda yayılabilir bu laf. Ve bir insanın canına da mal olabilir, itibarına da mal olabilir.Şimdi, sosyal medya döneminde bu daha da arttı. Eskiden derlerdi ki: “Elin ağzı torba değil ki büzesin.” Şimdi de sosyal medya torba değil ki büzesin!İstediğin şeyi söyleyebilirsin. Aklına gelen her türlü kötülüğü yayabilirsin. Bunlara cevap vermek de doğru bir şey değil. Çünkü bir kısmı da bunları meşhur olmak için yapıyor, gündeme gelmek için yapıyor.Böyle tanınmış birisine biraz suçlamalar yönelt… O da sana cevap verecek… Oh, polemik olup rahatlanır! Ben zaten polemikten, kavgadan hoşlanan biri değilim.Ama buna karşı bir tek tesellim var. O da Demirel’in bir sözü:“Allah, iftiranın yakışanından korusun!”Şimdi, bazı şeyler var ki yakışmıyor. Bana da yakışmıyor. Hayatım boyunca o kadar çok iftira yapıştırmaya çalıştılar ki… “Yok para meseleleri…” dediler. Baktılar, “Yok, adamın parası da yok, yaptığı bir şey de yok.”Bir ara hatta geldiler:“Efendim, kadın meseleleri…”E, o da yok! Ne bulacaksın? Sonuçta seçim döneminde, “Türkiye’nin aleyhinde konuştu, yurt dışında şöyle yaptı, teröristlerin arkadaşıydı, şuydu buydu…” falan.O, demokrasi mücadelesinden bahsediyorlar. Daha sonra da şahsi suçlamalar oluyor.Ben de hayretle dinliyorum, okuyorum. “Ya, nereden çıkarmış bu adam bunu?” diye. Ama gerek yok!Ama ne kadar önemli bir şey olduğunu ben… Yani 80 yaşıma yaklaştım. Gelecek yıl 80’e basacağım. Dolayısıyla benim için bir önemi yok.Ama gençler… Genç insanlar, çalışanlar, sadece emekleriyle, eserleriyle kendilerini ortaya koyanlar… Bunlar çok kırılıyor!Ben de zamanında çok kırılmıştım. Hatta bazı sanatçılar bu yüzden sanattan vazgeçti!Ben biliyorum, yüzlerce insan var böyle. Ya, öyle bir yazıyorlar, öyle bir hakaret ediyorlar ki…“Aman lanet olsun! Ben ne şarkı söyleyeyim, ne müzik yapayım, ne kitap yazayım… Gideyim kendi hayatımı yaşayayım, küçüleyim, küçüleyim…”Bu yüzden korkup giden çok insan tanıdım ben. Yetenekler böyle böyle kayboluyor.Çünkü nedense şöyle bir şey var:Bir insanın müzik yapması, resim yapması, beste yapması, heykel yapması… Sanki hakareti gerektiren bir şeymiş gibi!Aman Allah’ım! Ne hakaretler başlıyor o sitelerde falan…Oysa ya, yapıyor işte! Kendince bir şey yapmış, halkın önüne koymuş. Halk beğenirse beğenir, beğenmezse beğenmez!Sana ne oluyor kardeşim? Halkı illa “Bunu beğenme, bunu dinleme, bunu yapma, bundan hoşlanma!” diye yönlendirmek de neyin nesi?Sen kendi işini yap o zaman, değil mi? Sanatçılar bile birbirine yapıyor bunu! Onu da gördük maalesef.Dolayısıyla, bu iftira meselesinde dikkatli olmak lazım.Hem kendimizi korumamız gerekiyor, hem de genç sanatçıları korumamız gerekiyor.İnanın bana, ben çok küsen insan gördüm bu yüzden. Çünkü bir cehenneme düşüyor bir anda!Ve en yakındakiler bile düşman olmaya başlıyorlar artık.Bir de lütfen, sosyal medyada gördüğünüz anlatılanlara, yazılanlara hepsine birden inanmayın.Kişisel bir hıncı vardır, kompleksi vardır. Kim bilir neden dolayı bir kızgınlığı vardır. Ya da sadece gündeme gelmek istiyordur.Birisi kalkıp bir şey çıkarıyor, ben biliyorum.Yaşar Kemal, ne kadar sinirleniyordu…Meyveli ağacı taşlarlar lafı var ya…