300 bölüm

Acilci.Net, Acil Tıp hekimlerine güncel, doğru ve kapsamlı her türlü bilgiyi serbest, açık erişimli ve reklamsız şekilde sunmayı amaç edinmiş gönüllü öğretim üyesi, uzman ve asistanlar tarafından yürütülmektedir.

Acilci.Net - Ses ve Video Tüm Bölümler Acilci.Net - Ses ve Video Tüm Bölümler

    • Sağlık ve Fitness
    • 4,5 • 20 Oy

Acilci.Net, Acil Tıp hekimlerine güncel, doğru ve kapsamlı her türlü bilgiyi serbest, açık erişimli ve reklamsız şekilde sunmayı amaç edinmiş gönüllü öğretim üyesi, uzman ve asistanlar tarafından yürütülmektedir.

    Bir Analjezik Olarak Nebulize Ketamin!

    Bir Analjezik Olarak Nebulize Ketamin!

    Hekimler olarak en önemli görevimiz hastaların ağrısını dindirmek ve bunu mümkün olduğunca basit, hızlı ve güvenli şekilde gerçekleştirmek. Bunun için sürekli olarak daha güvenli ve etkin ilaçlar geliştirmekle birlikte, zaten etkinliğini bildiğimiz ilaçların farklı kullanım yollarını da denemekteyiz. Acil servislerimizde sedasyon ve analjezi için intravenöz yol ile kullanmaya alışık olduğumuz ketaminin nebulize olarak kullanımı son yıllarda giderek popülerleşen bir konu...







    KETAMİN







    Ketamin, santral duyarlılığı ve hiperaljeziyi azaltarak ağrıyı azaltan, yarışmalı olmayan bir N-metil-D-aspartat/glutamat reseptör kompleksi antagonistidir. İntravenöz veya intranazal yollardan uygulandığında ketaminin akut travmatik ağrısı olan hastalarda etkili olduğu gösterilmiştir.​1​







    Opioid toleransı, akut hiperaljezi ve nöropatik ağrısı olan hastalar için özel endikasyona sahiptir. Ayrıca hem kanser hem de kanser dışı ağrılar dahil olmak üzere kronik ağrıların tedavisinde de rolü vardır.







    Neden inhaler?







    İntravenöz erişimin mümkün olmadığı veya zor olduğu durumlarda nebulizatör aracılığıyla ketamin uygulaması ciddi bir kullanım avantajı sunmaktadır. İnvaziv olmaması ve doz titre edilebilmesi de yöntemi öne çıkarmaktadır.







    Damar yolu açılmasının zor olduğu; pediatrik hastalar, hastane öncesi analjezik ihtiyacı, ekstremite travmaları olan hastalar ve yanık hastalarında nebulizatör ile analjezi sağlayabilmek daha da önemli hale gelmektedir.







    Kas-iskelet sistemi travmalarında intravenöz erişimin zor olduğu durumlarda kullanışlı bir yöntemdir ve hızlı etki başlangıcı ve düşük yan etki profili ile tedavide tercih edilebilir durumdadır.







    İntravenöz uygulama ile nebulize uygulamanın karşılaştırıldığı Nguyen ve arkadaşları tarafından yapılan randomize kontrollü çift-kör çalışmada intravenöz ketaminin 30. dakikada ve 120. dakikada ağrı skorunun azalması sonlanımında üstün olmadığı ortaya konmuştur.​2​







    Yine bu çalışmaya göre  iki uygulama yolunun da 30. dakikada yaklaşık 4.5 puan, 120. dakikada ise 5 puanlık ağrı skoru gerilemesi sağladığı gösterilmiştir.















    Kullanım şekli ve dozlama







    Nebulize ketaminin etkinliğini ve güvenilirliğini inceleyen Dove ve arkadaşlarının yaptığı randomize çift-kör çalışmada; 0,75mg/kg, 1,0mg/kg ve 1,5mg/kg dozları karşılaştırılmış. Çalışma sonucunda 3 doz arasında ağrı skorlamasındaki düşüş açısından fark gözlenmemiştir. Tüm gruplarda ilaca bağlı advers etki gözlenmemiştir.​3​







    Yine aynı çalışmaya göre çalışmaya dahil edilen hastaların ağrı skorlamalarında 30. dakikada 4 puan 120. dakikada ise 5 puanlık bir ortalama gerileme gözlenmiştir.







    Nebulizatöre koyulan toplam hacim 5ml olacak şekilde ilaç normal salin ile sulandırılabilir.







    Dove ve arkadaşlarının çalışma sonuçları​3​







    Olası kullanım alanları?







    Özellikle hastane öncesi alanda, damar yolu açılmasının zor olduğu ve hızlı analjezi gereken durumlarda güvenli ve etkin bir yöntem olarak kullanılabilir.​4​







    Pediatrik hastalar, yanıklar, ekstremite travması olan hastalarda kullanım kolaylığı sunabilir.















    Kaynaklar









    1.Tawfic Q. A review of the use of ketamine in pain management. J Opioid Manag. 2013;9(5):379-388. doi:10.5055/jom.2013.0180





    2.Nguyen T, Mai M, Choudhary A, et al. Comparison of Nebulized Ketamine to Intravenous Subdissociative Dose Keta...

    • 3 dk.
    Sinoviyal Plika Sendromu ve Sporcularda Tedavi Yöntemleri

    Sinoviyal Plika Sendromu ve Sporcularda Tedavi Yöntemleri

    Giriş







    Herkese merhabalar. Bugünkü yazımızda sporcularda tanı koyma aşamasının oldukça dikkat gerektiren ancak tanı koyulduğunda etkili bir şekilde tedavi edilebilen bir tanı olan sinoviyal plika sendromundan bahsedeceğiz. Biz acilciler tarafından sık bilinmeyen ancak ilgi çekici bir konu olduğunu düşünmem nedeniyle bu yazıyı kaleme aldım. Hepinize keyifli okumalar dilerim.







    Sinoviyal Plika Sendromu







    Sinoviyal plika, patellanın sinoviyumu ile tibiofemoral eklem arasında yer alan bir membrandır. Plikalar esas olarak gelişimin embriyolojik aşamasında dizde oluşan mezenkimal dokudan gelişmektedir. Bu doku, medial ve lateral tibiofemoral kompartmanlar ve suprapatellar bursa olmak üzere 3 bölüme ayrılmaktadır. Genellikle fetal büyümenin 8-12. haftasında sinoviyal plikalar içe doğru kıvrılmaya başlar ve sonunda emilerek distal femoral ve proksimal tibial epifiz arasında tek bir boş alan bırakmaktadır. Ancak birçok kişide mezenkimal doku tamamen emilmez ve sonuç olarak diz eklemindeki kavitasyon eksik kalır. Sonuç olarak bu bireylerde diz eklemindeki sinoviyal membranın içe doğru kıvrımlarını temsil eden plikalar gözlemlenebilmektedir​1​.







    Sinoviyal plikaların elastik doğası tibiofemoral eklem kemiklerinin kısıtlama olmaksızın normal hareketine izin vermektedir. Ancak dizi bükmek ve düzeltmek gibi aynı diz hareketi çok sık tekrarlandığında ya da dizde bir travma olması durumunda bu plikalarda inflamasyon gelişebilmektedir. Bu da  dizin normal hareketlerini sınırlayan sinoviyal plika sendromu adı verilen bir patolojiye  neden olabilmektedir. Özellikle çocuklarda ve ergenlerde görülen bir sorun olan sinovyal plika sendromu   dizdeki normal bir yapının yaralanma veya aşırı kullanım nedeniyle diz ağrısı kaynağı haline gelmesiyle ortaya çıkmaktadır​2​. Spesifik olmayan ön veya ön medial diz ağrısı çeşitli diz patolojilerine işaret edebilmesi nedeniyle tanı koyma aşaması bazen zor olabilmektedir. Ancak diz ağrısının nedeninin  sinoviyal plika sendromu olduğu teşhis edildiğinde ise  doğru ve etkili bir  şekilde tedavi edilebilmektedir. 







    Diz eklemi içindeki plikaların anatomik yerleşimi







    Etyoloji ve Epidemiyoloji







    Sinoviyal plikaların diz eklemindeki varlığı çoğunlukla asemptomatiktir. Ancak yaralanma ve inflamasyon  sebebiyle semptomatik hale gelebilmektedirler. Sinoviyal plika sendromu doğrudan travma veya darbe, künt travma, burkulma yaralanmaları, dizin tekrarlayan fleksiyon ve ekstansiyonu, artan aktivite seviyeleri, vastus medialis kasının zayıflığı, eklem içi kanama, osteokondrit gibi çeşitli durumların sonucu olarak gelişebilmektedir. Başlangıçtaki yaralanma iyileştiğinde hastalar bir süre semptomsuz kalabilir, ancak haftalar veya aylar sonra aniden diz önü ağrısı gelişebilmektedir​3​.







    Sinoviyal plika sendromu  terimi, suprapatellar, medial patellar, infrapateller veya lateral plikadaki bir inflasmayon veya yaralanmanın veya bunların bir kısmının kombinasyonunun neden olduğu ve diz ekleminin normal çalışmasını engelleyen bir diz patolojisini ifade etmek için kullanılmaktadır. Genellikle dizin aşırı kullanımının bir sonucudur ve bu nedenle bisiklete binme, koşma, takım sporları, jimnastik, yüzme ve kürek sporlarında görülenler gibi tekrarlanan fleksiyon-ekstansiyon hareketlerini içeren egzersizlerle uğraşan kişilerde sıklıkla görülebilmektedir. Sinoviyal plika sendromu genellikle her iki cinsiyetten insanları 10-30 yaş aralığında etkileyen bir dizi semptomu kapsamaktadır. Hastalar sıklıkla çömelme gibi patellofemoral yükleme aktivitesinde diz önü ağrısı,dizde tıkırtı sesi ve dizde patlama hissinden bahsetmektedirler​4​.

    • 17 dk.
    Süperior Mezenter Arter Sendromu

    Süperior Mezenter Arter Sendromu

    Herkese güzel günler dinlerim. Bugün Süperior Mezenter Arter (SMA) Sendromu ile karşınızdayım. Peki nereden çıktı bu SMA sendromu? Bir önceki nöbetimde Acil Servisimize 22 yaşında erkek bir hasta bulantı-kusma şikayeti ile geldi. Hasta, son 1 haftadır ne yese bulantısının olduğunu ve bu yüzden oral alımının azaldığını ifade etti. Hastanın vital bulguları stabildi ve fizik muayenesinde başka bir ek bulgusu yoktu. Uygun kan tetkiklerini istedim. Hasta sonuç göstermeye geldiğinde, 2 gün önce de aynı şikayetlerle geldiğini kan tetkiklerinde bir şey çıkmadığından bahsetti. Güncel kan tetkiklerinde de yine bir patoloji olmayınca görüntüleme planladık. Hastanın biligasayarlı tomografisinde (BT); mide ve duodenum ilk parçası dilate görünümdeydi. "Ama ne ola ki" diye bir koşu kıdemlime gittim. Kıdemlimden aldığım cevap ile SMA sendromu da böylelikle hem hastanın tanısı hem de yazımızın konusu oldu.







    Tanım







    Öncelikle SMA Sendromu'nu açıklayacak olursak, SMA ve aortanın arasındaki mesafenin daralarak/kısalarak, duodenumun özellikle üçüncü parçasının kompresyonu sonucu oluşur. SMA sendromunu literatüre kazandıran kişinin ismini alarak Wilkie Sendromu, skolyoz ya da kalça cerrahilerinden sonra görüldüğü için Cast (Alçı) Sendromu ya da Aortomezenterik Duodenal Kompresyon Sendromu olarak da bilinir. 







    Anatomi







    Duodenumun üçüncü kısmı, aort ile SMA arasından geçer. Duodenum tipik olarak Treitz ligamanına tutunarak asılı kalan üçüncü lomber vertebra seviyesinde aortanın önünden geçer. Süperior mezenterik arter, aortun anterior kısmından L1 seviyesinde çıkar. Yağ ve lenfatik dokuyla sarılıdır ve dar bir açıyla mezenterin içine doğru uzanır. SMA ile aort arasındaki normal açı kısmen mezenterik yağ yastığına bağlı olarak 28 ila 65° arasındadır. ​1​ Aortomezenterik mesafe normalde 10 ila 28 mm'dir. ​2​







    Aortomezenterik açının ölçümü (Kaynak: Radiopaedia)







    Patofizyoloji ve Etiyoloji







    Aortomezenterik mesafe ve açı belirli sebeplerden azalırsa duodenal kompresyona sebep olur. Ciddi kilo kaybında aortomezenterik alandaki yağ dokunun kaybıyla mesafe ve açı daralır. Bu yüzden özellikle anoreksiya nevroza gibi yeme bozuklukluğuna sahip kişilerde, hipermetabolizma durumlarında (yanık, madde kullanımı), malignite gibi kilo kaybıyla giden durumlarda görülme sıklığı artar. Bariatrik cerrahi, intestinal cerrahi, kalça operasyonu ve  özellikle skolyoz cerrahisinde omurganın düzeltilmesine bağlı açının daralmasıyla da görülmektedir. Ciddi travmalara bağlı da görülmektedir. Konjenital olarak da Treitz ligamanının kısa olması ya da anatomik olarak farklı lokalizasyonda olmasıyla da SMA sendromu görülebilir.  Bu sendrom her yaşta (ortalama yaş 23) görülebilirken sıklıkla gençlerde ortaya çıkar.​3​ Genellikle kadınlarda erkeklere göre daha sık görülür. ​3​







    SMA Sendromu ve ilgili anatomik yapılar







    Semptomlar & Klinik Değerlendirme







    Bulantı, kusma, epigastrik ağrı, erken doyma ve yemek sonrası rahatsızlık, şişkinlik (karın şişkinliği) ve kilo kaybı gibi belirsiz ve spesifik olmayan semptomlar görülür. Semptomlar akut olarak gelişebileceği gibi daha yavaş veya kronik fazda da oluşabilir.







    Epigastrik ağrı, sırtüstü pozisyonda daha şiddetliyken pron pozisyonunda, sol lateral dekübit pozisyonda ya da diz-göğüs pozisyonunda azalır.







    Özellikle akut durumlarda ciddi duodenal obstrüksiyon, ciddi semptomlara ve mide dilatasyonlarına neden olur. Bunun aksine,

    • 8 dk.
    Akut Bakım Ortamında Yüksek Kan Basıncının Yönetimi: Amerikan Kalp Derneği’nden Bilimsel Bir Açıklama-II

    Akut Bakım Ortamında Yüksek Kan Basıncının Yönetimi: Amerikan Kalp Derneği’nden Bilimsel Bir Açıklama-II

    Hipertansiyon, acil servisler için hem yaygınlığı hem de acil müdahale gerektiren komplikasyonları nedeniyle kritik öneme sahiptir. 28 Mayıs 2024 tarihinde Amerikan Kalp Derneği (AHA) akut bakım ortamında yüksek kan basıncı yönetimine ilişkin bilimsel bir açıklama yayınladı.​1​ Bu açıklamanın ilk bölümünü Faruk Danış’ın yazısından okuyabilirsiniz. Kalan kısmı ise bu yazıda özetleyeceğiz, iyi okumalar.







    Asemptomatik Hastada Kan Basıncı yüksekliği







    Asemptomatik yatan hastada kan basıncı (KB) yüksekliği, hipertansif acil durumdan çok daha yaygındır. Fakat bu ortamda KB'yi yönetmek için en uygun stratejiler belirsizliğini korumaya devam etmektedir. Veri eksikliğine rağmen, bu durumlarda tedavi uygulanması yaygın bir yaklaşımdır. Tedavi; vital bulgu alarmları, otomatik klinik karar uygulamaları, hemşirelik bildirimleri ve belirli bir eşiğin üzerindeki KB ölçümleri için standartlaştırılmış lüzum halinde order setleri gibi sağlık sistemi faktörlerinden etkilenebilir. Örneğin, lüzum halinde (LH) parenteral antihipertansif orderlar, gece konsultasyonlarından kaynaklanan rahatsızlıkları en aza indirmek için kullanılabilir. Bu uygulama, gece boyunca antihipertansif ajanların gereksiz yere uygulanmasına yol açabilir ve potansiyel olarak sabah kan basıncını oral antihipertansif ilaç ihtiyacını azaltacak kadar düşürebilir. Sonuç olarak, akşam KB değerleri daha yüksek çıkabilir, bu da geceleri tekrarlayan yüksek KB paternine ve genel KB değişkenliğinin artmasına katkıda bulunabilir. Genel olarak, yatan hasta asemptomatik yüksek KB'sini tedavi etmek için LH antihipertansif ilaç orderlarından kaçınmak akıllıca olacaktır. Yataklı servisler, acil serviste KB'si belirgin şekilde yüksek olan hastaların, hasta naklinden önce KB'lerinin daha "kabul edilebilir" seviyelere düşürülmesini isteyebilir; bu, kurumsal politikalarla pekiştirilebilecek bir uygulamadır. Bu tür politikalar, iyi niyetli olsa da asemptomatik KB yüksekliğinin yatan hastalarda rutin olarak tedavi edilmesi kültürünü devam ettirebilir. Bu tedavilerin faydası olduğuna dair yeterli kanıtlar da yoktur. Bu bölümde, asemptomatik yüksek yatan hasta KB değerlerinin antihipertansif ilaçlarla tedavi edilmesinin riskleri ve faydaları hakkında bilgi vermek için mevcut gözlemsel kanıtları sunmadan önce genel en iyi uygulamaları özetleyeceğiz.







    Kan Basıncının Dikkatli Değerlendirilmesi ve Yatan Hastalarda Kan Basıncının Yükselmesinin Geri Döndürülebilir Nedenlerinin Belirlenmesi







    Yatan hastalarda asemptomatik KB yüksekliğini ele almanın ilk adımı, KB ölçümünün doğruluğunu teyit etmek ve geri döndürülebilir nedenleri değerlendirmektir. Yaygın yaklaşım, öncelikle KB ölçüm cihazının optimum çalışma koşullarında olduğundan ve yakın zamanda kalibre edildiğinden emin olmak için kontrol edilmesini içerir. Ancak, mevcut klinik talepler nedeniyle, yoğun klinik personeli için bu pratik veya gerçekçi olmayabilir. Bu nedenle, tüm KB ölçüm cihazlarının rutin olarak kalibre edilmesini ve iyi çalışır durumda tutulmasını sağlamak hastane yönetiminin ve tıbbi mühendislik departmanlarının görevidir. Daha sonra, KB ölçümünü klinik durumun izin verdiği ölçüde (örneğin, hastanın sırtüstü yatması yerine yatakta oturması) uygun teknik kullanarak tekrarlamak akıllıca olacaktır. Bunun için AHA’nın KB ölçümü için bilimsel açıklaması incelenebilir.​2​







    Ardından, kanıtlar yüksek KB'nin geri döndürülebilir nedenlerinin belirlenmesini ve ele alınmasını desteklemektedir (Şekil 1). Akut stres, ağrı, anksiyete, uyku yoksunluğu ve diğer akut hastalıkla ilgili faktörler kan basıncını yükseltebilir. Aşırı intravenöz sıvılar, nonsteroid antiinflamatuar ilaçlar, uyarıcılar,

    • 19 dk.
    Adenovirüs Saldırdığında

    Adenovirüs Saldırdığında

    Son yıllarda, enfeksiyon hastalıkları sahasında sürekli bir hareketlilik gözlemlenmekte. COVID-19 pandemisi ile mücadele ederken; diğer viral enfeksiyonların da ne denli önemli olduğu bir kez daha anlaşıldı. Gün be gün , adenovirüs ve diğer virüslerin neden olduğu enfeksiyonlar da giderek daha fazla dikkat çekiyor.







    Özellikle çocuklarda ve bağışıklık sistemi zayıf bireylerde ciddi hastalıklara yol açabilen adenovirüsler, çeşitli klinik tablolara neden olabilmekte. bu yazımızda; adenovirüslerin yayılımı, belirtileri, tanı yöntemleri ve tedavi yaklaşımlarına dair en güncel bilgileri sizlerle paylaşmayı hedefliyoruz. Pandemi sonrası dönemde, adenovirüsler gibi göz ardı edilebilen fakat büyük sağlık sorunlarına yol açabilen virüslerin önemini bir kez daha vurgulamak istiyoruz. İyi okumalar diliyorum.







    Giriş







    Adenovirüsler; solunum yolu hastalıkları, gastroenterit, konjonktivit ve sistit gibi çeşitli enfeksiyonlara neden olan bir grup DNA virüsüdür. Bu virüsler; özellikle çocuk popülasyonlarında yaygın patojenlerdir, ancak her yaştan bireyi etkileyebilirler. Adenovirüs enfeksiyonlarının klinik sunumu hafiften şiddetliye kadar değişebilir ve bazı durumlarda; özellikle bağışıklığı baskılanmış bireylerde, hayatı tehdit edici olabilir. Acil servis (AS), adenovirüs ile ilişkili hastalıklarla başvuran hastaların ilk değerlendirilmesi, teşhisi ve yönetiminde kritik bir rol oynar.







    Epidemiyoloji







    Adenovirüsler, dünya genelinde endemik ve salgın enfeksiyonlara neden olabilen yaygın virüslerdir. Adenovirüslerin 50'den fazla serotipi vardır ve bunlar yedi türe (A'dan G'ye) ayrılır. Adenovirüs enfeksiyonları, özellikle beş yaşın altındaki çocuklarda yaygındır ve bu yaş grubunda en yaygın serotipler 1, 2 ve 5'tir.​1​ Adenovirüs enfeksiyonlarının salgınları, okullar ve askeri eğitim kampları gibi topluluk ortamlarında ve sağlık kuruluşlarında meydana gelebilir, bu da önemli bir halk sağlığı sorunu oluşturur​2​ .







    Tablo 1: Adenovirüs Serotipleri







    Patofizyoloji







    Adenovirüsler; reseptör aracılı endositoz yoluyla konakçı hücrelere giren zarfsız, çift sarmallı DNA virüsleridir. Konakçı hücre içine girdikten sonra, adenovirüsler çekirdekte çoğalır; hücre lizisine ve yeni virüslerin salınmasına neden olur. Adenovirüs enfeksiyonuna karşı bağışıklık yanıtı, hem doğuştan hem de kazanılmış bağışıklık sistemlerini içerir. Başlangıçtaki doğuştan gelen bağışıklık yanıtı interferonlar ve doğal öldürücü (NK) hücreler tarafından yönetilirken, kazanılmış bağışıklık yanıtı T hücrelerinin aktivasyonu ve antikorların üretimini içerir.​3​







    Klinik Bulgular







    Solunum Yolu Enfeksiyonları







    Solunum yolu enfeksiyonları, özellikle çocuklarda, adenovirüs enfeksiyonlarının en yaygın klinik belirtisidir. Bu enfeksiyonlar hafif üst solunum yolu enfeksiyonlarından (ÜSYE) bronşiolit ve pnömoni gibi ciddi alt solunum yolu enfeksiyonlarına (ASYE) kadar değişebilir.







    Solunum yolu adenovirüs enfeksiyonlarının semptomları arasında ateş, öksürük, boğaz ağrısı ve burun akıntısı bulunur. Şiddetli vakalar, solunum sıkıntısı, hipoksi ve göğüs radyografisinde bilateral infiltratlar ile kendini gösterebilir.​1​







    Adenovirüs pnömoni olgusu​4​ (sağ akciğer alt ve sol akciğer orta zonda konsolidatif yoğunluk artışları, sağ akciğer orta zonda nodüler infiltrasyon)







    Gastroenterit







    Adenovirüs serotipleri 40 ve 41, özellikle küçük çocuklarda, esas olarak gastroenterit ile ilişkilidir. Semptomlar arasında sulu ishal, kusma, karın ağrısı ve ateş bulunur.

    • 12 dk.
    Akut Bakım Ortamında Yüksek Kan Basıncının Yönetimi: Amerikan Kalp Derneği’nden Bilimsel Bir Açıklama-I

    Akut Bakım Ortamında Yüksek Kan Basıncının Yönetimi: Amerikan Kalp Derneği’nden Bilimsel Bir Açıklama-I

    Hipertansiyon, acil servisler için hem yaygınlığı hem de acil müdahale gerektiren komplikasyonları nedeniyle kritik öneme sahiptir. 28 Mayıs 2024 tarihinde Amerikan Kalp Cemiyeti (AHA) akut bakım ortamında yüksek kan basıncı yönetimine ilişkin bilimsel bir açıklama yayınladı.​1​ İki bölüm olarak sizlere sunmayı planladığımız yazımızın birinci bölümüyle karşınızdayız.







    ÖZET







    Son 30 yılda, ayaktan hasta bakımında yüksek kan basıncının (KB) tanı ve yönetimine rehberlik eden önemli miktarda yüksek kaliteli kanıtlar elde edilmiştir. Buna karşın, akut bakım ortamında yüksek kan basıncının yönetimine rehberlik edecek benzer kanıtların eksikliği, uygulamada önemli farklılıklara yol açmaktadır. Bu bilimsel bildiri boyunca, acil serviste ve hastaneye kabul edildikten sonra alınan bakımı ifade etmek için akut bakım ve yatan hasta terimlerini kullanıyoruz. Yatan hastalarda KB yüksekliği yaygındır ve asemptomatik olarak ya da hipertansif acil durum olarak adlandırılan yeni veya kötüleşen hedef organ hasarı belirtileriyle ortaya çıkabilir. Hipertansif acil durum akut hedef organ hasarını içerir ve yakından izlenen bir ortamda genellikle intravenöz antihipertansif ilaçlarla hızlı bir şekilde tedavi edilmelidir. Ancak, yatan hastalarda asemptomatik KB yüksekliği için antihipertansif ilaçların başlatılması veya dozunun arttırılmasının risk-yarar oranı net değildir. Bu belirsizliğe rağmen, klinisyenler asemptomatik KB yüksekliği vakalarının yaklaşık üçte birinde oral veya intravenöz antihipertansif ilaçlar reçete etmektedir. Son zamanlarda yapılan gözlemsel çalışmalar, asemptomatik KB yüksekliğinin tedavi edilmesiyle ilişkili potansiyel zararları ortaya koymuştur ve bu da mevcut uygulamayı sorgulanır hale getirmektedir. Yatan hastalarda KB yüksekliğinin yaygınlığına rağmen, akut bakım ortamında KB yönetimini iyileştirmeye odaklanan çok az kılavuz veya konsensüs bildirisi bulunmaktadır. Bu nedenle, bu bilimsel bildiri mevcut kanıtları sentezlemeyi, mevcut kanıtlara dayanarak en iyi uygulama için öneriler sunmayı, hastaların yüksek KB'sinin (asemptomatik ve hipertansif acil) yönetiminde kanıta dayalı boşlukları belirlemeyi ve daha fazla araştırma gerektiren alanları vurgulamayı amaçlamaktadır.







    GİRİŞ







    Yüksek kan basıncı (KB), Amerika Birleşik Devletleri'nde kardiyovasküler hastalıklar (KVH) için değiştirilebilir risk faktörlerinin başında gelmeye devam etmektedir. Yüksek kaliteli kanıtların büyük bir kısmı, ayaktan tedavi ortamında yüksek KB'nin tanı ve yönetimine rehberlik etmektedir. Bununla birlikte, akut bakım ortamında yüksek KB'nin yönetimi için daha az veri mevcuttur. Bu bilimsel bildiri boyunca, acil serviste (AS) ve hastaneye kabul edildikten sonra alınan bakımı ifade etmek için akut bakım ve yatan hasta terimlerini kullanıyoruz. Amerika Birleşik Devletleri'nde akut bakım ortamında yüksek KB varlığı son derece yaygındır. Bir çalışmada, yeni veya kötüleşen hedef organ hasarı bulguları olsun ya da olmasın, yatan hastalarda KB yüksekliğinin hastane başvurularının %72'sinde mevcut olduğu gösterilmiştir.







    Yatan hastalarda KB yüksekliği genel olarak 2 gruba ayrılabilir: asemptomatik KB yüksekliği ve hipertansif acil durum olarak da bilinen yeni veya kötüleşen hedef organ hasarı bulguları ile birlikte KB yüksekliği. Hipertansif acil durumun zamanında tedavi edilmesi önerisi kabul görse de asemptomatik KB yüksekliğinin antihipertansif ilaçlarla tedavi edilmesinin riskleri ve faydaları konusunda daha az netlik vardır. Yaygın olmasına rağmen, yatan hastalarda asemptomatik KB yüksekliğinin antihipertansif ilaçlarla tedavisinin riskleri ve faydaları konusunda randomize çalışmalar bulunmamaktadır ve son gözlemsel çalışmalar potansiyel zararlara işar

    • 16 dk.

Müşteri Yorumları

4,5/5
20 Oy

20 Oy

mkübra ,

😁

Daha sık yayın koyun lütfen☺️

En Popüler Sağlık ve Fitness Podcast’leri

Terapist Koltuğu
Podbee Media
Psikopatika
Podbee Media
Güzel Şeylerden Konuşalım
Z. Zeynep Selvili
Merdiven Altı Terapi
Deniz Dülgeroğlu
Ne Biliyor Us?
Cenan Hepdurgun
Psikiyatri ve Duvarın Ardı
Uzm. Dr. Cengiz Arca

Beğenebilirsiniz