487 episodes

Kerem Önder Hocamızın bağımlılık yapan üslûbuyla, Tefsir, Hadis, Fıkıh, Akâid, Siyer ve Tasavvuf gibi İslam ilimlerinin özetini, bu kanalda hiç sıkılmadan ve zorlanmadan hızlı bir şekilde öğrenecek ve hayatınıza tatbik etmekle kalmayıp etrafınızdaki insanlara da kolayca aktarabileceksiniz.

"Sizden hiç bir ücret istemeyenlere tâbi olun. Onlar, hidayete erdirilmişlerdir." ayeti gereğince sohbet videolarımızı, ücret talep etmemek kaydıyla istediğiniz gibi paylaşabilirsiniz. (Yasin 21)

Tebliğ niyetiyle tanıdığınız herkese kanalımızı tavsiye edin. Çünkü:

"Kim, iyi bir işe aracılık ederse, onun d

Kerem Önder Kerem Önder

    • Religion & Spirituality

Kerem Önder Hocamızın bağımlılık yapan üslûbuyla, Tefsir, Hadis, Fıkıh, Akâid, Siyer ve Tasavvuf gibi İslam ilimlerinin özetini, bu kanalda hiç sıkılmadan ve zorlanmadan hızlı bir şekilde öğrenecek ve hayatınıza tatbik etmekle kalmayıp etrafınızdaki insanlara da kolayca aktarabileceksiniz.

"Sizden hiç bir ücret istemeyenlere tâbi olun. Onlar, hidayete erdirilmişlerdir." ayeti gereğince sohbet videolarımızı, ücret talep etmemek kaydıyla istediğiniz gibi paylaşabilirsiniz. (Yasin 21)

Tebliğ niyetiyle tanıdığınız herkese kanalımızı tavsiye edin. Çünkü:

"Kim, iyi bir işe aracılık ederse, onun d

    Abdülkadir Geylani Sohbetleri 14 / Kerem Önder

    Abdülkadir Geylani Sohbetleri 14 / Kerem Önder

    Abdülkadir Geylani Sohbetleri 14

    “Ey içi dışına uymayan münafık. Allah yeryüzünü senden temiz kılsın... İçinin bozukluğu yetmiyor mu?
    Herhalde yetmiyor. İlim adamlarını, velî kulları ve iyileri kötülemek hevesindesin. Onların manevî varlığına
    diş geçirmekle eline ne geçer?.. Sen ve senin yarenlerin yakında ölecek. Etlerinizi kurtlar didecek. Dilinizi
    parçalayacak. Sinirlerinizi tahrip edecek. Kemiklerinizin bir yanından girip öbür yanından çıkacak.

    Yer sizi sıkacak. Zeminine çekecek. Bir aşağı, bir yukarı çevirecek. Allah'a karşı iyi düşünceye sahip olmayana
    felah yoktur. Salih kullar için yersiz düşünceyi kalbinde besleyen necata eremez. Onlara karşı engin gönül
    taşımayan, perişan olur. Allah, bağlılığı ve çözülmeyi onlara verdi. Yâni: Velîlere... Sema onlar için yağmur
    yağdırır. Yer, bitkisini onlar için bitirir. Bütün halk onların manevî himayesine muhtaçtır. Onlar, birer birer
    dağlar gibidir. Âfetler onları yerinden oynatamaz. Musibet onlara tesir etmez. Allah'ı Tevhid ile bilirler.
    O'ndan razıdırlar. Bu hâlleri sarsılmaz. Hem kendilerine, hem de başkalarına, iyilik ederler.

    Siz edebli olmalısınız. Sizden öncekiler öyleydi. Siz de onlar gibi olunuz. Geçmiş büyüklere nisbetle siz
    mertlikten mahrumsunuz. Cesaretiniz yok. Erliğiniz ölmüş. Kahramanlığınız yok. Bahadırlığınız, nefsiniz emir
    verince geliyor. Tabiî heva ve arzunuz, size bir emir verince hemen cesaretiniz toplanıyor... Böyle olmaz. Asıl
    kahramanlık hakkı yerine getirmektir. Hakkı sahibine teslim etmek, büyük kahramanlıktır. Bunu yapmaya
    bak.

    Hakîm ve yüce bilgi sahiplerine kötü gözle bakmayınız. Onların sözü şifadır. Ağızlarından çıkan her kelime,
    bir vahy meyvesidir. Aranızda artık peygamber yoktur. Boşuna, uymak için peygamber aramayın.
    Peygambere gönülden bağlı bulunanlara uyarsanız, Peygamber’e (S.A.) uymuş olursunuz. Onları görünce
    ellerine yapışın. Onlar peygamberler gibidirler. Mütteki ve kötülüklerden çekinen bilgi sahipleri ile sohbete
    devam ediniz. Onların hoş sohbeti olur; ruhunuzu bereket kaplar. Bilgisinin gereğini yapmayan dünyalık
    âlimlerle oturmayınız. Onların konuşmasında uğursuzluk vardır. Takva ve bilgide senden ileri olanlarla
    yaptığın sohbet hoştur; huzur bulursun. Takvası olmayan, ayrıca bilgiden de mahrum yaşayanla oturup
    kalkman, sana felâket ve belâ getirir.

    Yazık sana, Rabbin tarafına geç. Başkalarından kesil. Peygamber (S.A.) efendimiz: - «Rabbinizle aranızda
    olan bağları devam ettiriniz, saadete erersiniz.» buyurur. Rabbinizle aranızda bulunan yolları ayıklayınız;
    huzur bulursunuz. Salih kulların kalbini kazanırsanız, rahata erersiniz.

    Ey evlâd! Zenginle fakiri ayırt etme. İkisini de eşit bil. Bunu yapmıyorsan sana felah yoktur. Fakirleri sabırlı
    gör. Onları tebrik et. Sana geldikleri zaman, yüzlerine gül. Onlarla otur. Peygamber (S.A.) efendimiz,
    fakirlerin hâlini şöyle anlatır: - «Sabırlı fakirler, Rahman’ın arkadaşlarıdır.» Bu âlemde kalplerinde
    Rahman’ın tecellisini bulurlar, öbür âlemde bizzat ererler. Onlar dünyada kalplerini dünya süsünden berî
    ettiler. Dünyalık şeyleri kalplerine sokmadılar. Onlar, fakirliği zenginliğe tercih eder ve kalplerini sabra
    alıştırmaya çalışırlar. Sonra, âhirete dönerler. Oraya bir zaman bağlı kalır, sonra onu da bir tarafa atarlar.
    Bilirler ki; Rablarının rızası, oraya bağlı kalmakla hasıl olmaz.

    Yüce Yaratanımız, şöyle buyurdu: - «Onlar, katımızda sevilmiş ve seçilmişlerdir.» (Sad/47) İşbu Âyet-i
    Kerime’nin tefsiri şöyle olur: - Kalpleri Biz'de. Göçleri uğrumuzda. İç âlemleri Biz’e yönelmiş, özleri bizimle
    dolmuştur. Dünyada ve âhirette onlar böyledir. Bu hâle eren bir cemaat için dünyanın ne değeri olur? Âhiret
    neye yarar?.. Dünya bir çöp kadar k

    • 43 min
    Ölüm, hayattan öncedir! - Mülk 1-2 tefsiri / Kerem Önder

    Ölüm, hayattan öncedir! - Mülk 1-2 tefsiri / Kerem Önder

    “Hükümranlık elinde olan Allah, yücedir. O, her şeye hakkıyla gücü yetendir.” Mülk 1


    “O, hanginizin daha güzel amel yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratandır. O, mutlak güç sahibidir, çok bağışlayandır.” Mülk 2

    “aşkındır, cömerttir” tebâreke sözü – Ne mübarek adamsın ya!

    “Bu sûreye Mülk Sûresi denildiği gibi, kendisini okumaya devam eden kimseyi kabir azabından kurtaracağı için de, elMünciye (kurtaran) diye adlandırılmıştır. İbn Abbas´ın da, hep bu sûreyi kendisini okuyan kimseyi kabirde müdafaa edeceği için, el-Mücâdile (müdafaa eden) diye isimlendirdiği rivayet edilmiştir.

    Bil ki bu lâfız, ancak, Cenâb-ı Hakk´ın hem bir melik, hem de mâlik olduğunu te´kid etmek için kullanılmıştır. Ve bu tıpkı, "Emretmek yasaklamak, işleri bağlamak ve çözmek (kesin şekilde kararlaştırmak), falancanın elindedir. Bu
    hususta diğer organların bir payı yoktur.." denilmesi gibidir.

    Allah Teâlâ önce, "Hakimiyet elinde olan Allah" buyurmuş, daha sonra da "O her şeye hakkıyla kadirdir" buyurmuştur ki bu, Cenâb-ı Hakk´ın her şeye kadir olduğu sabit olması durumunda, mülkün ancak O´nun elinde olabileceğini ihsas ettirmektedir. İşte bu, alimlerimizin, "Eğer kulun muradı yerine gelip de Allah´ın muradı yerine gelmeyecek olsaydı, bu Allah´ın aczini, zaafını ve mutlak manada mülkün sahibi olmamasını gerektirirdi" diye ifade ettikleri hususun kendisidir. Binâenaleyh bu, Allah Teâlâ´nın, mülkün mâliki olması durumunda, herşeye kadir olması gerektiğine delâlet eder. "Kadir" kelimesi, "kâdlr"in mübalağa (ileri mana ifade eden) sigasıdır. O, her şeye kadir olunca, hiçbir şeyin O´nun herhangi bir şeye kadir olup yaratmasına manî olamaması gerekir. Bu da, Allah Teâlâ üzerinde, hiç kimsenin ve hiçbir şeyin hakkının bulunmamasını gerektirir. Aksi halde bu hak, O´nun o şeyi yapmasına mâni olur. Yine O´nun yaptığı hiçbir şeyin kabih (çirkin ve kötü) olmamasını gerektirir. Aksi halde bu kabîhlik, O´nun o şeyi yapmasına manî olur. Dolayısıyla kudret açısından kâmil olmaz. Böylece de "kadîr" olamaz.


    "Hayat", "ölüm"den önce olmasına rağmen, Allah Teâlâ şu sebeplerden ötürü, ayette ölümü hayattan önce zikretmiştir.
    1) Mukâtil şöyle der: "Cenâb-ı Hakk "ölüm" ile, “nutfe”yi, "alaka"yı ve “mudga”yı (insanın yaratılışındaki ilk merhaleleri); "hayat" ile de, ruhun (canın) üflenmesini kastetmiştir."
    2) Atâ´nın rivayetine göre Ibn Abbas (r.a), "Allah, "ölüm" ile dünyadaki ölümü, "hayat" ile de, ebedî hayat yurdu olan âhiret hayatını kastetmiştir" demiştir.
    3) Hz. Peygamber (s.a.s)´den şöyle bir hadis rivayet edilmiştir: "Kıyamet günü, bir münadi, "Ey cennet ehli" diye seslenir. Cennettekiler bu nidanın yüce AJlah´dan olduğunu bilirler ve "Ey Rabbimiz buyur, emrine amadeyiz, huzurundayız!" derler. Bunun üzerine Allah, "Rabbinizin size vadettiklerini gerçek olarak buldunuz mu?" der. Cennetlikler de: "Evet" derler. Sonra da ölüm, güzel beyaz bir koç kılığında getirilip boğazlanır. Sonra da, "Ey cennet ehli, işte bu (hayatınız), ölümsüz ebediyyettir ve ey cehennem ehli, işte bu (azabınız), ölümsüz bir ebediyyettir" diye nida edilir. Bu nida, cennet ehlinin sevincine sevinç katarken, cehennem ehlinin de hüznüne hüzün katar."

    Bil ki en temel nimet hayattır. Çünkü hayat olmasaydı dünyada hiç kimse nimetlerden istifade edemezdi. Hayat ahiret nimetleri arasında da birinci sıradadır. Çünkü orada da hayat olmasa, ebedî mükâfaat diye birşey olmaz. kitabın pek çok yerinde de anlattığımız üzere, ölüm de bir nimettir. Çünkü ölüm, mükellefiyet hali ile, kişinin amellerine karşılık verilmesi halini birbirinden ayıran birşeydir. Ölüm, mesela bu açıdan bir nimettir. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.s) "Lezzetleri (tadları) mağlub eden, yok

    • 40 min
    Dünya da bizim, ahirette! - Şurâ 19-20 tefsiri / Kerem Önder

    Dünya da bizim, ahirette! - Şurâ 19-20 tefsiri / Kerem Önder

    “Allah, kullarına çok lütufkârdır, dilediğini rızıklandırır. O, kuvvetlidir, mutlak güç sahibidir.” Şura 19

    “Kim âhiret kazancını isterse, onun kazancını artırırız. Kim de dünya kazancını isterse, ona da istediğinden veririz, fakat onun ahirette hiçbir payı yoktur.” Şura 20


    “Bil Ki Allah Teâlâ, kendisinin kullarına lütufkâr olduğunu, onlara çokça ihsanda bulunduğunu beyân edince, onların da, hayırları isteme, kötülüklerden sakınma hususunda mutlaka sayü gayret göstermeleri gerektiğini beyân buyurarak, "Kim ahiret mahsûlünü dilerse, onun mahsûlünü arttırırız..." buyurmuştur. Keşşaf sahibi, "Allah Teâlâ, çalışan kimsenin, kendisiyle bir fayda elde ettiği şeyi, mecazî olarak, "hars-mahsûl" diye adlandırmıştır" demiştir.

    Allah Teâlâ, bu ayette, ahireti isteyen ile dünyayı isteyen arasında, şu bakımlardan fark olduğunu ortaya koymuştur Cenâb-ı Hak, ahiret ekinini isteyeni, bu ayette dünya ekinini isteyenden önce zikretmiştir ki bu, bir üstün kılma (ve iltifatın) emâresidir. Çünkü, Cenâb-ı Hak ahiret ekinini ahiret diye tavsif etmiş, daha sonra da, Hz. Peygamber (s.a.s)´in "Biz, öne geçmiş olan sonrakileriz...” (sonradan gelip de herkesi geçmiş olan, ahireti kazanmış olan kimseleriz)" şeklindeki sözüne dikkat çekmek için, ayette önce zikretmiştir.


    Cenâb-ı Hak, ahiret ekinini isteyen kimse hakkında, "onun ekinini arttırırız" buyurmuş, dünya ekinini murad eden hakkında da, "ona da, (yalnız) bundan veririz.." buyurmuştur. Bu ifadedeki "bundan" ifadesi, kısmilik ifade eder. Buna göre mana, "Ona, onun istediği şeylerin hepsini değil, bir kısmını verir" şeklinde olur. Nitekim Cenâb-ı Hak, İsrâ Sûresi´nde, "Kim bu çarçabuk geçen (dünyayı) dilerse biz de burada ona, (evet) kimi dilersek ona, dileyeceğimiz şeyi çarçabuk veririz" buyurmuştur.


    Aklî delil ile bu iki hususu açıklamak mümkündür: Çünkü âhiret için çalışıp, bu işe devam eden herkesin, bu hususta yaptığı amellerin çokluğu, o kimsede birtakım melekelerin meydana gelmesine sebeb olur. Binâenaleyh bu amellere çokça devam eden her insanın, ahireti İstemeye kalbinin meyli daha fazla olur. Durum böyle olunca da mutluluklar ve sevinçler o nisbette büyük ve çok olur. İşte ayetteki, "Onun mahsûlünü arttırırız” ifadesiyle bu kastedilmiştir. Ama dünyayı isteyen kişi, bu isteğinde ne kadar ısrarlı ve devamlı olursa, dünyayı elde etme hususundaki arzusu da o nisbette çoğalır ve dünyaya meyli o nisbette kuvvetlenir. Meyil, hep artmakta olup, elde edilmek istenen şey de aynı halde kalınca, mahrumiyyet de şüphesiz o nisbette gerekli ve elzem olur.


    Allah Teâlâ, âhiret ekinini isteyenler hakkında, "onun mahsûlünü arttırırız" buyurmuş. Bu kimseye, dünyayı (dünya hayır ve menfaatlerini) nasib edip etmeyeceğinden bahsetmemiş, bu konuda ne müsbet ne menfî bir şey bildirmeyip meskût bırakmıştır. Fakat dünya ekinini isteyen kimseye, Allah Teâlâ çok açık ve net bir biçimde âhiret payından hiçbirşey vermeyeceğini beyan buyurmuştur. Ki işte bu, bu hususta büyük bir farkın bulunduğuna delâlet eder. Cenâb-ı Hak sanki, "Ahiret asıl, dünya ise ona tabidir, ikinci derecededir. Binâenaleyh aslı elde eden, ihtiyacı kadarıyla ikinciyi de elde etmiş olur" demek istemiştir. Fakat Hak Teâlâ, dünyadan bahsedilen yerde ahiretin adının anılmayacak derecede değerli olduğuna dikkat çekmek için, bu hususu zekretmemiştir.


    Ahiret veresiye, dünya ise peşindir. Peşin olan, veresiye olana tercih edilir. Çünkü insanlar, "peşin, veresiyeden daha iyidir" demektedirler. Binâenaleyh Cenâb-ı Hakk işte bu kaziyyenin (mantıkî hükmün), âhiret ve dünya halleri bakımından, tam tersi olduğunu beyân buyurmuştur. Ahiret her ne kadar veresiye (sonradan elde edilecek) ise de, hep artmaya ve sürekliliğe yöneliktir. Binâena

    • 43 min
    Evliyaya dil uzatan çarpılır! - Mektubat 118-119 / Kerem Önder

    Evliyaya dil uzatan çarpılır! - Mektubat 118-119 / Kerem Önder

    Evliyaya dil uzatan çarpılır! - Mektubat 118-119 / Kerem Önder

    • 49 min
    Abdülkadir Geylani Sohbetleri 13 - 2. Kısım / Kerem Önder

    Abdülkadir Geylani Sohbetleri 13 - 2. Kısım / Kerem Önder

    Ey evlâd! Afiyet, afiyeti aramamaktır. Afiyeti arayan, afiyeti bulmamıştır. Zengin, zenginliği aramaz. Zenginliği fakirler
    arar. Şifa aramak hastalar içindir. Şifa, şifayı aramamaktadır. Bütün şifa, Hakk’a teslim olmaktadır. Sebepleri bir yana at.
    Kalbini temizle. Putlar varsa çıkar. Her derdin dermanı vardır. Onu bulmak icap eder. Şifaların en büyüğü, Allah’ın
    tevhididir. O’nu birlemek iman sahibinin vazifesidir. Tevhid, yalnız dille olmaz, kalple de olmalı... Tevhid ve zühd dille
    ve dış varlıkla olmaz.
    Akıllı ol. Yapmacıkları bırak. Hevese kapılma. Bir iş yapmak için, câhil hareketleri terk et. Bulunduğun hâl, yapmacık ve
    hevesten ibarettir. Riyakârlık da var. Nifak (içi başka dışı başka) hâli de mevcut. Bütün gücünün hedefi halkın sana
    tapması oluyor; onların yararını bekliyorsun. Şunu bil ki, halka bir adım atsan; Hakk’tan uzak kalırsın. Sen Hakk'ı
    aradığını söylüyorsun; halbuki, halkı arıyorsun. - Ben Mekke’ye gidiyorum, deyip Horasan yolunu tutana benziyorsun.
    Tabiî, Horasan'a yakın oldukça Mekke'den uzak kalırsın. İç âleminin temiz olduğunu söylüyorsun; fakat onlardan hem
    korkuyor hem de bir şeyler bekliyorsun. Dıştan her kötü şeyi bırakmış gibisin, içten ise ona karışma yollarını arıyorsun.
    İçin halk sevgisi ile dolu; dıştan Hakk'ı sevdiğini anlatıyorsun. Bu hâller, dil gürültüsü ile olmaz.

    Salih olan o muvahhid kullar, diğer kullara örnektir. Onların her birinin hâli başkadır. Onların bir kısmı dışından dünyayı
    bırakır. Bir kısmı içinden bırakır. Bu hâlleri, onlara zarar doğurmaz. Her biri kendi hâline göre iş eder. Hak Teâlâ'nın
    kudsî varlığından başkasını göremezler. Bunların kalbi saf ve temizdir. Bu âleme kavuşan, dünya mülkünü kazanmış
    olur. Kahraman odur. Bahadır odur.
    İslâm dininin dış emirleri insanın dışını süsler. İçe hitap eden gerekleri ise, ruhu nurlandırır; tevhid ve marifet iç âlemi temiz eden gereklerden sayılır. Karşımda duran! Dediler ve diyoruz, şeklindeki sözlerini açıkla, ne demek istiyorsun?..
    Bu sözün ne getirebilir?.. Bir şeyin haram olduğunu söylüyorsun. Ama, durmadan yapmaktasın. Bir şeyin helâl
    olduğunu söylerken yapmıyorsun. Sende sadece bir iştiha var. Başka bir şey yok. Peygamber (S.A.) efendimiz şöyle
    buyururlar: - «Cahile bir defa yazıklar olsun, âlime yedi defa...» Cahile bir defa... sebebi, bilgisiz kalışı. Âlime yedi
    defa... sebebi, o bildiği ile iş tutmayışı... İlmin bereketi ondan uzaktır; yalnız vebalini yüklenmiştir.
    Öğren, sonra amel et. Sonra halkı bir yana at, Hak’la ol. Hak sevgisini kalbine yerleştir. Hak'la olma arzusu ve O’nun sevgisi sende ciddî bir hâl alınca, Mevlâ seni kendine yaklaştırır. Kendi öz varlığına iletir; orada yok eder. Sonra O dilerse seni halka teşhir eder, arzu buyurursa halk arasına katar. Dünyalık nasiplerini bol bol almak için her varlığı sana iletir. Rüzgârları sana emirle gelir. O’nun bilgisi seni kuşatmıştır. İşlerine halk da muttali olur. Bunlar kendi varlığını bıraktığın anda gelir. O'nunla halka karışırsın; seninle değil... Nefsin şomluğu (uğursuzluğu) ölür. Tabiat zararlı hâlini yitirir. Her şey sana bol gelir. Nefis, heva ve tabiat onlardan kısmet alamaz. Kalbin daima Hak'la olur.
    Şu kalp Hakk’a yakın olmadıkça felah bulamaz. Hak Azizdir, Celildir. Evveli, âhiri yoktur. Boşuna sıkışma, zavallı içi bozuk, yanında hayır diye bir şey yoktur. Dediğim hâllerden sende bulunmaz. Sen, ekmeğin ve katığın kölesisin.
    Helvaya kulsun. Emrinde bulunduğun efendinin ve atın bendesisin. Doğru olan kalp, halkı bir yana atar, Hakk’a doğru yolculuğa başlar. Yollarda bir şeyler görse, selâm verir, geçer.
    İlmiyle âmil olanlar, Peygamber (S.A.) efendimizin vârisleridir. Geçmişteki büyüklerin vekilleridir. Arta kalan halk ise onlara

    • 49 min
    Abdülkadir Geylani Sohbetleri 13 / Kerem Önder

    Abdülkadir Geylani Sohbetleri 13 / Kerem Önder

    “Ey evlâd! Âhireti dünyadan öne al; böyle yap, ikisini birden kazanırsın. Dünyayı âhiretten öne alacak olursan ikisini de
    kaybedersin. Ve bu, sana bir ceza olur. Emir almadan nasıl dünya ile uğraşırsın?.. Dünya ile kalbini meşgul etmezsen,
    Allah sana yardımcı olur. Başarı ihsanı sana gelir. Bir şey alacak olursan içinde bereket bulunur. İman sahibi hem
    dünyası hem de âhireti için çalışır; dünyası ile yalnız sözle olur. İhtiyacı kadar bağlanır ve o kadar alır. Kanaat sahibidir.
    Bir yolcu ne kadar azık alabilirse, o da o kadar alır. Çok almaz, çünkü yolculuğa mâni olacağına inanır. Cahilin, bilgi
    yoksulu adamın, bütün derdi dünyadır. Bilgi sahibinin, bütün cehdi öbür âlemdir; sonra Mevlâ... ama bu hepsinden
    üstün... Önünde bulunan bir parça ekmek, nasıl yeniyor ve nereden geliyor? Nefsin, ona nasıl bakıyor?.. Onu almak
    için gayret sarf ediyor mu?.. Vermeyecek olsan seni yıkıyor mu? Bunlara dikkat et. Nefsini kırmaya güçlü olmalısın.
    Hak canibine onu böyle vardırman kabil olur.

    Şah birdir; güçlüğü bir olan verir, fayda yine O'ndan gelir; hareket ettiren ve durduran O’dur. Sana sataşacak biri varsa
    yine O'ndan gelir. Emrinde çalışana O gönderir; veren, alan yine O varlıktır. Yaratan ve doyuran Allah, Azizdir, Celildir.
    O ezelî ve ebedî bir varlıktır. Yaratılmışlardan önce O'nun varlığı vardı. Babanızdan ve ananızdan, güvendiğiniz
    zenginlerin varlığından önce O gelir. Yer ve semanın, ayrıca onların üstünde ve boşluğunda olan her şeyin yaratanı
    O'dur. «O'na benzeyen yoktur; bizzat gören ve işiten O'dur.» (Şura/11)
    Ey okuyucu, yalnız beni oku, yer ve gök ehlini bir yana at. Yalnız beni gör, böylece bilgini almış olursun. Bildiği ile amel
    edene Hak tarafından kapı açılır. Bu kapı kalp yönünden açılır; Hakk'a oradan varılır. Bu, bildiği ile iş tutanın hâlidir.
    Dedikodu ile gününü gün eden, bu hâlden mahrumdur. Sen böyle yaptıkça, bilgini dünya uğruna harcadıkça, eline bir
    şey girmez. Dıştan iyi görünse bile, içi bozuk olur. Allah, kullarından herhangi birine hayır dilerse bilgi verir; bu bilgiden
    sonra amel ve ihlâs nasib eder; iyilik verir, kendine yaklaştırır, irfan nasib eder, kalp bilgilerini öğretir, sırları çözdürür.
    Bunu yalnız o kula yapar. Bu hâlde başkasının iştiraki yoktur. Artık o kul sevilmiştir. Musa peygamber gibi yalnız Hak
    varlığın malı olur. Hak Teâlâ, Musa peygambere şöyle buyurdu: «Seni zatım için seçtim.» (Taha/41)
    Yâni, benden başkası seni meşgul edemez. Şehvet duyguları, geçici tatlar ve zevkler seni benden alamaz. Yer ve gök
    benim katımda söz sahibi olamazlar. Cennet seni doyuramaz; ateş seni korkutamaz. Mülkün sende kıymeti yoktur;
    yokluk seni düşündüremez. Hiçbir bağ seni, benden çekemez. Benden başkası seni meşgul edemez. Herhangi bir şekil
    seni eğlendiremez ve bana perde olamaz. Hiçbir yaratığın bende hakkı yoktur. Tabiî istek ve şahsî duygular burada yer
    alamaz.

    • 39 min

Top Podcasts In Religion & Spirituality

The Bible Recap
Tara-Leigh Cobble
The Bible in a Year (with Fr. Mike Schmitz)
Ascension
With The Perrys
The Perrys
WHOA That's Good Podcast
Sadie Robertson Huff
BibleProject
BibleProject Podcast
Girls Gone Bible
Girls Gone Bible

You Might Also Like

Barış Özcan ile 111 Hz
Podbee Media
Kendine İyi Davran
Beyhan Budak
Ortamlarda Satılacak Bilgi
Podcast BPT
Yoldayız Geliyor Musun?
Ece Targıt Günşiray
Bu Mu Yani?
BMY Medya
Burda Olan Burda Kalır
Zafer Algöz Can Yılmaz