Şiir Furkan Özdemir
-
- Music
şiir şifâdır.
YouTube: https://www.youtube.com/user/frkanozdemir
-
İbrahim Tenekeci - Öbür Divan
İnsanlar anlaşıldı.
Cihânın da sırrı yok.
●
Ümitvâr olunuz...
Şair: İbrahim Tenekeci
Yorum: Furkan Özdemir
Müzik: Çalıkuşu
Fotoğraf: Adrian -
Yavuz Bülent Bâkiler | Şaşırdım Kaldım İşte
"Ve hiç bilmedin ellerimin soğuğunu. Eylül'dü." - Zafer Akkaş
Bilmem ki nemsin...
Yeri doldurulamayan bir kale inşa ediyorum sanırım içimde. Tarihte yapılan kaleler yıkılıp gitti de bu beyhûde kaleyi yıkamadım gönül kafesimde. Kapıların ardında beklerken hangi sancının miadını dinliyorum ki gözlerim böyle alev ırmağı. Hani bakamazsın o kapının ardından ve gidemezsin de. Nasıl bir dilemma... Düşünüyorum o halde varım diyorsun ya Decartes bir şeyi unutuyorsun; düşünebiliyorsan zaten varsın ancak ben düşündüğüm hâlde yokum bunu bilmiyor kimseler. Bazı şeyleri yaşayabilseydim çok farklı olacaktı. Nereye dönsem Rabbim beni biliyor bu ferahlıktır içimi ılıtan. Güz sancılarını duymuştum, güz sancılarını ölümün arifesine benzetirdim. Cânânını kaybettikten sonra doğan evladının sevincini yaşayamamış bir baba kırıklığı.
Şair: Yavuz Bülent Bâkiler -
Sohrab Sepehri - Duman Yükseliyor
kopartılmış yapraklarımdan ibaretti hüzün
dedim rahmet yağar ben yürürken
gece benim ardımda
taşıdım kara gençliğimi dağların damarında
İsmet Özel, Yaşamak Umrumdadır.
●
Duman yükseliyor yalnızlık köşemden
Kim, nasıl haberdar olacak ki viranemden?
Söyleyeceklerim var yanmış gönlüme
Ne zaman sona erecek efsanem.
Çektim elimi gecenin eteğinden
Seherin zülüflerinden tutmak için
Suya attım kendimi sahilden
Lakin habersizim denizin derinliğinden.
Duvarlardaki desenler bozuldu
Kimse bir renk görmedi artık burada
Hayal, gözünü dikiyor gece-gündüz
Kalbimdeki umut resmine.
Ayak bastığımdan beri buraya
Kurtuldum kervanın gürültüsünden
Aslında canım içre yanıyorum bu ateşten
Lakin gönül vermişim bu yanışa ben.
Karanlık çekiliyor çatılardan
Şehrimin yoluna gülümsüyor sabah
Hâlâ duman yükseliyor yalnızlık köşemden
Söyleyeceklerim var yanmış gönlüme.
Şair: Sohrap Sepehri
Yorum: Furkan Özdemir -
Sezai Karakoç - Çocukluğumuz
ÇOCUKLUĞUMUZ
Annemin bana öğrettiği ilk kelime
Allah, şahdamarımdan yakın bana benim içimde
Annem bana gülü şöyle öğretti
Gül, Onun, o sonsuz iyilik güneşinin teriydi
Annem gizli gizli ağlardı dilinde Yunus
Ağaçlar ağlardı, gök koyulaşırdı, güneş ve ay mahpus
Babamın uzun kış geceleri hazırladığı cenklerde
Binmiş gelirdi Ali bir kırata
Ali ve at, gelip kurtarırdı bizi darağacından
Asyada, Afrikada, geçmişte gelecekte
Biz o atın tozuna kapanır ağlardık
Güneş kaçardı, ay düşerdi, yıldızlar büyürdü
Çocuklarla oynarken paylaşamazdık Ali rolünü
Ali güneşin doğduğu yerden battığı yere kadar kahraman
Ali olmaktan bir sedef her çocukta
Babam lambanın ışığında okurdu
Kaleler kuşatırdık, bir mümin ölse ağlardık
Fetihlerde bayram yapardık
İslam bir sevinçti kaplardı içimizi
Peygamberin günümüzde küçük sahabileri biz çocuklardık
Bediri, Hayberi, Mekkeyi özlerdik, sabaha kadar uyumazdık
Mekkenin derin kuyulardan iniltisi gelirdi
Kediler mangalın altında uyurdu
Biz küllenmiş ekmekler yerdik razı
İnanmış adamların övüncüyle
Sabırla beklerdik geceleri
Şimdi hiçbirinden eser yok
Gitti o geceler o cenk kitapları
Dağıldı kalelerin önündeki askerler
Çocukluk güzün dökülen yapraklar gibi
Sezai KARAKOÇ -
Cahit Zarifoğlu - Çölde Gizli Bezginler
Bir çiçek bahçesinde geceye durgun kalışın yağmur sıcağı gibi
öptüm sonsuz gidişinden. Saçlarının seyriyle seni
yolları aşklara davul çalıp çağrılmış yalnızlarla dolduran
akrepleridir duygunun. Karanlık ordulara güneşsiz sokulan
bunlar canlanınca ne ateş kirli taşlar ne böcek
şakakların sıcağında kuytu bir büzülüp ölecek
sabahsız kuşlara koşarsa durur mu evreni omuzlarında
bahar şenlikleriyle. Sürdüren ellerini yangın borularında
şaşkınlıkla başladı bu atlar bu savaşlar insan buluşlarından
burda biter düğün. Gidilir mi evin soğuğuna çölün sıcağından
gemilerimiz saklanır. Ağzımızda bir aşk kaçışı vardır buluşmaların
saplandık tadına. Durduk alnında yüreğe vuruşların
yollar sellere gider. Açılır parklar artık kuşlar dağılır
bir aşkı gözyaşlarıyla bulvara çağırmak hiç keseye mi kalır
çizildi yalnızlar. Senin gelişin ne de süvari köprünün diplerinde
geçer üstümüzden yağmur alan donanmalar. Kürek sesleriyle
koşu bitince aşk bir yorulmadır kaçılmaz kırbacından
sayılır günü geçmiş anlar boşalan hangi tüfeğin arkasından
oturur iki bakış ormanından gerilip bir masaya kollar
uzayıp uzaya giden akrebe katlanıp zincire gelmeyen yolcular
bu bizim sesimiz denizlere ateş gibi eller açılır ortasından
su konuşmaz toplanmaz kuşlar. Ne kazandık yaşamamızdan
biz harcandık anam hem kelimesiz kapandık
sevgi ektik. Sonsuz seçtik. Beğendik. Ama toprağı kazandık
sevinçle kaçın kurtulun ölümlerinizle. Yalnızlıkla ben kaldım
sevindiniz işte alın koşturun. Aha size son atım…
Cahit Zarifoğlu -
Ahmet Telli - Özletiyor Seni Bu Yağmurlar
Burada yağmur yağıyor
Aralıksız yağıyor günlerdir
Ama sen yine de şemsiyeni
Almadan gel ilk otobüsle
Buğulanan camlara usulca
Yüzünü çiziyorum ki yüzün
Bir yağmur damlası olup
Düşüyor yapraklarına gülün
Güller de bozamıyor bu uzun
Karanlık sessizliğini kentin
Anılarını yitiriyor sokaklar
Bezirgânlaşıyor bulvar ışıkları
Tarih de kekemeleşiyor bazan
Ki o zaman aşktır tek bilici
Aşksa yürümek gibi bir şey
Duyabilmek kuşların gelişini
Anısı bizsek eğer bu kentin
Unuttuğu türküler bizsek
Acıyı rehin bırakıp bir güle
Anımsatmalıyız bunları bir bir
Sonra yürümeliyiz seninle
Sokaklara caddelere çıkmalıyız
Belki bir aşktır bu kentin
Belleğini geri getirecek olan
Burada yağmur yağıyor ama sen
Şemsiyeni almadan gel yine de
Özletiyor bu çılgın sağanak seni
Sırılsıklam özletiyor biliyor musun
Şair: Ahmet Telli
Yorum: Furkan Özdemir