Orkan Varan ile Sinema Minema

Orkan Varan
Orkan Varan ile Sinema Minema

Film, dizi, oyuncu ve yönetmenlere dair temel bilgiler.

  1. Sinemaya Dair Ortamda Satmalık Bilgiler #1 | Dolly Zoom Nedir?

    02/27/2024

    Sinemaya Dair Ortamda Satmalık Bilgiler #1 | Dolly Zoom Nedir?

    Hazırlayan & Sunan: Orkan Varan . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . bugün doly zoom üzerine konuşacağız. bir anlatı aracı olarak zoom ve sadece bu tekniğin imkanlarıyla orataya çıkan dolly in zoom out’u anlatacağım. ünlü filmlerde bu sahneleri çokça gördük. şimdi o sahnelerin anatomisini biraz olsun anlamaya çalışınca, size garanti veriyorum. artık o filmi başka bir gözle izleyecek, izlerken keyif alacaksınız. haydi başlayalım sinema ve tren bölümünde biraz anlatmıştım. sinemanın ilk zamanlarında filmler daha çok studyolarda çekiliyordu. bugün bile stüdyoda film çekmek çokça tercih ediliyor.  çünkü stüdyo çok daha kontrollü bir alan. ben bile şu karavanın içinden çıkıp dışarıda çekim yapmak istemiyorum. çünkü ışık değişecek, ses gelecek, rüzgar esecek, videoyu her kestiğimde araya giren seslerle ve devamlılık sorunları ile uğraşacağım. bu ve bunun gibi sebeplerden stüdyo mantıklı bir tercih. mesela profesyonel kameralar hala çok ağır. ışıklar eskiden aşırı ağır ve hantaldı.  ama 1950ler itibariyle kamera ve diğer ekipmanlar hafifliyordu. kamera hayatın içine karışıyor, sokağa çıkıyordu. yönetmenler doğal ışığı stüdyonun yapay ışığına tercih ediyorlardı. kameranın hareketlenmesi, topyekün bir hareketlenmeydi. yani tripoddan omza, omuzdan arabaya, vincin üzerine, hatta helikopterin içine. günümüzde bu iş herkesin ulaşabildiği drone’lara kadar geldi. kameranın kıpırdanması zoom’un yani yakınlaşığ uzaklaşabilmenin de işin içine girmesi demekti. sinema kameraları için 1930lardan itibaren zoom lensler üretilmeye başlandı. artık anlatının gidişatına göre karaktere yakınlaşıp uzaklaşıyorduk. bu içerikten sonra artık bir film izlerken kameranın zoom in veya zoom out yaptığını hissettiğinizde bunun bi sebebi olduğunu düşünmenizi rica ediyorum. özellikle dramatik niteliği yoğun olan filmlerden bahsediyorum. john wickteki zoom aksiyon için kullanılır, sizi 1 saniye boş bırakmamak için. ama mesela berkun oyanın bir başkadırında kalabalıklar içinde sıradan birilerine zoom yapılır. ama o kişi aslında dizinin başrolüdür. yani aramızda gezen insanların hayatına yakınlaşmanın bizi nerelere götürebileceğini gösterir. bazen zoom tarantinonun sergio leoneden kopyaladığı bambaşka birşeye dönüştürdüğü şey olabilir. leonenin şu aşırı zoom sahnelerini hatırlar mısınız? tarantino da onun bir benzerini karakter ile bağ kurmak için kullanıyordu. tabi yönetmenlerin niyeti başka olabilir, ben tahminde bulunuyorum. yorumlamaya çalışıyorum.  temelde zoom hareketi bir yakınlık veya uzaklık ilişkisi kurduğu için sinemanın-filmlerin en büyük ihtiyaçlarından biri de genelde karakterle yakınlık kurmak olduğu için zoom hayatımızdan çıkmayacak gibi görünüyor. peki sinemanın dahileri nasıl dahi olurlar? zoom üzerinden şunu bi irdeleyelim. yakınlaşmak veya uzaklaşmak anlama büyük katkı sağlayabilir.  bunu doğru kullanmak filminizi zenginleştiriri.  ama alfred hitchkok ismini duymuşsunuzdur. sinemanın dahilerinden biri bu adam. hitchcock bir gün sarhoş oldu ve nesnelerin yakınlaşıp uzaklaşmasından etkilendi. bunu sinemaya taşıyacaktı. arkadaşlar adam bambaşka birşey yaptı. hem de 1940larda bunu denedi. 50lerde başardı ve filmine koydu. doly zoom, vertigo efekt, zoly shot ve sonralar jaws efekt olarak anılan bu kamera hareketi çağının ötesindeydi.  kamera konuya veya kişiye yaklaşırken lens ters yönde kullanılıyordu. doly in zoom out yada tam tersi dedik ya. doly bir ray sistemi arkadaşlar. yani kamerayı bir ray üzerinde kaydırabildiğiniz oldukça pürüzsüz bir hareket. doly in yani doly ileri giderken zoom out yapılıyordu. yani uzaklaşıyorduk. biz yakınlaşır

    6 min
  2. Voldemort'u oynayan adam dersek ayıp olur! | Ralph Fiennes kimdir?

    02/18/2024

    Voldemort'u oynayan adam dersek ayıp olur! | Ralph Fiennes kimdir?

    Hazırlayan & Sunan: Orkan Varan . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Lord Voldemort, hem fiziksel hem de duygusal açıdan karmaşık bir karakterdi ve Fiennes, bu karmaşıklığı kendi liginde ustalıkla işledi. ama bence daha fazla senaryo desteğine ihtiyaç vardı. neyse dediğim gibi bu konu uzun, bir video ister. devam 2010lardan devam edelim. büyük budapeşte oteliyle güzel bi momentum yakaladı. 2 tane james bond filminde oynadı. coenlerin hail ceasar’ında oynadı. 2018de white crowu hem yönetti hem oynadı. o film de sovyetlerden batıya kaçan tarihin en iyi baletlerinden birini anlatıyor. işte sovyet baskısı filan klasik batının sevdiği konular. bir de alın bu bilgiyle naparsanız yapın. coriolanus ve white crow’u sırbistanda çekmiş. sırbistan da buna onursal vatandaşlık vermiş. yani hem sırp hem ingiliz vatandaşı. brexite karşı gelmiş, brexit olmuş ama kendini kurtarmış. sırp pasaportuyla schengen bölgesinde 90 günden uzun kalabilir. hadi yine iyisin diyoruz.  sonuç olarak ralph fiennes voldemorttan fazlasıydı arkadaşlar. birçok oyuncu için böyle konuşuyorum ama. fiennes için gerçekten öyle. aynı şu videoda anlattığım dumbledore gibi. fiennes de bir tiyatro efsanesi. harry potter da bir ingiliz projesi olduğu için, büyük roller ingiliz tiyatro efsanelerine oynatıldı. çünkü dediğim gibi ingilterede tiyatro çok güçlü bir şey. rada, shakespeare’s globe, royal shakespeare company gibi köklü kurumlara sahipler. sırf shakespeare değil birçok farklı anlayışa sahip toplulukları var. romadan sonra tiyatroyu kurumsal anlamda devam ettiren yegane toplum ingilizlerdir. operada italyanlar neyse, tiyatroda ingilizler odur. modern müzikte de ingilizler öncüdür. 70ler 80ler efsane gruplara bakın hepsi ingiliz. büyük laflar ediyorum yine hayırlısı.  tiyatroda bir numaralar dedik ya. ralph fiennes’tan örnek verelim. coriolanus ilk yönetmenlik deneyimi. coriolanus bir shakespera metni. oyuncumuz kariyerindeki 2 büyük olguyu, tiyatro ile sinemayı birleştirebilmiş. hem oynamış hem yönetmiş. çünkü yapımcı ona güvenmiş. coriolanusun filmi dicaprionun oynadığı romeo juliet gibi birşey olsun istemiş. metin sabit görsellik dekor modern.  sinema ile tiyatroyu paralel devam ettirdi. İngiliz tiyatrosuna ve kültürüne yaptığı katkılar akarşılıksız kalamazdı. ingilizlerin walk of fameinde el izi var. diğer tarafta 2006'da Büyük Britanya İmparatorluk Nişanı (CBE) ile ödüllendirilmesi, sanat ve kültür alanındaki hizmetlerinin takdir edildiğini gösterdi. sir ünvanı da alır. demedi demeyin.  the reader sunshine gibi politik yapımlarda da oynadı. tabi kendi ülkesinin bıçak sırtı konularına pek girmeden. şunu da anlatsaydın dediğiniz filmi varsa yorumlara beklerim. belki birgün bölümünü bile yaparız. fiennes tam bir ingiliz destanı arkadaşlar. james bond filminde oynamış ama aslında bir dönem james bond olması bile konuşulmuş. o kadar ingiliz. james bond olmamış, zaten votka martiniyi stirred severmiş. öte yandan alçak gönüllü bir profil çiziyor. james bond için iyi ki daniel craig oynadı ben onun kadar iyi yapamazdım filan diyor. val kilmer’ın batman olduğu 1995 batmande de düşünülmüş. zaten batman’e düşünülen james bond’a da düşünülüyor. bkz. robert pattinson bir yandan sahne dışında soğuk ve mesafeli olduğu söyleniyor.

    15 min
  3. Vietnam Filmleri | Bitmeyen Travma

    02/10/2024

    Vietnam Filmleri | Bitmeyen Travma

    Hazırlayan & Sunan: Orkan Varan . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . bu içeriği sinema ve ikinci dünya savaşında anlattıklarımın devamı gibi düşünebiliriz. o bölümde şunu demiştim: dünyanın böyle bir çılgınlığı tekrar yaşamak gibi bir niyeti yoktu. o sebeple ikinci dünya savaşı sonrası soğuk savaş yılları başladı. bunun da bir videosunu yapmak isterim. tabi siz de isteriz derseniz. hadi yorumlara buyrun da biraz trafik alalım. soğuk savaş kabaca şu demekti. dünyanın o yıllardaki 2 süper gücü amerika ve sovyetler birliği savaşamıyordu. birbirlerinden nefret ediyorlardı. onların düşmanlığı yüzünden dünya ekonomik ve sosyolojik açıdan büyük acılar çekti. bunlar bi türlü sıcak savaşa giremediler. çünkü gözleri yemiyordu. yine oppenheimerdan örnek vereyim: filmde sürekli sovyetler atom bombası yaparsa naparız ayyyy gibi bir argümanları var ya. işte oradan düşünebiliriz. yani rakibi güçlenmesin diye üçüncü bir ülkeye atom bombası attılar. sovyetler dağılana kadar bu süreç devam etti hala da aslında devam ediyor. dünyayı koca bir doğu ve batı bloğu gören vizyonsuzlar yaptırımla bilmemneyle hayatımızın içine ediyorlar.  amerika yine aynı içgüdüyle vietnama müdahale edecekti. ikinci dünya savaşı sonrası karışan bir vietnam vardı. ilk başta savaşa dahil olmayan amerika vietnamlı komünistlerin kazanması gündeme gelince bi saniye deyip savaşa dahil oldu. çünkü domino etkisi diye birşeye inanıyorlardı. vietnam da sovyetlerin müttefiki olursa sıkıntı çıkardı. komünistler üstüste kazanırsa domino etkisiyle dünyanın dört bir yanında güçlenirlerdi. bundan korktular ve vietnam’ı işgal ettiler.  ve sadede geleyim amerika vietnamda yenildi. yeri geldikçe bunu anlatıyorum. sinemada bunu pek göremezsiniz. ama amerika yenildi arkadaşlar. vietnam sonrası dünyada anti amerikancılık yükseldi. ikinci dünya savaşı bölümünde de söylemiştim. artık dünya saçma sapan savaşlarla sarsılmak istemiyordu. ikinci dünya savaşının vahşetinden bahsetmiştim. vietnam artık zıurnanın zırt dediği noktaydı. vietnam ekstra insanlık dışı bir savaş olduğu için de amerikan halkı üzerindeki travması yıllarca sürdü. peki sinemada bu travmayı nasıl gördük? gelin birkaç örnekle anlatalım. sizin örneklerinizi de yorumlara bekliyorum. ilk aklıma gelen rambo. kendisi vietnam’a gidip ülkesi için savaşan, ama sonunda ülkesinde de dışlanan bir askerdi. rambo ilk kan yani ilk film bu açıdan eşsizdi. sonraki filmlerde amerikanın kiminle sorunu varsa rambo oraya gidip terminatörlük yapıyordu. ama ilk kan roman uyarlaması olduğu için bir isyan filmiydi. zaten daha rambo tek başına öne çıkarılmamıştı. ilk filmin adı rambo değil. ilk kan. halk arasında rambo 1, rambo ilk kan diye anılsa da öyle değil. bir başka vietnam travması filmi. coppolanın apocalypse now’ı. yine ruhsal şöküntülerle dolu bir filmdi. marlon brando kabilelere katılmış kafayı bozmuş bir askerdi. onu alt etmesi için gönderilen asker de yolda değişime uğruyordu. o da müthiş bir film. hatta belgeseli var. coppolanın eşi çekmişti onu yanlış hatırlamıyorsam. bulun izleyin derim. bir diğer vietnam filmi deer hunter. onda da kafalar gidik. ölümüne oyunlar mı dersin, akli dengesini yitirmiş askerler mi dersin. bir ihtimal var o da ölmek mi dersin. full metal jacket bir kubrick filmi. ve yine vietnamda yaşananları askerlerin gözünden anlatıyor. ve ne kadar yıpratıcı, yokedici sonuçlar olduğunu gösteren bir film.  oliver stone müfreze yani platoon’u yaptı. o filmin dahil olduğu bir vietnam üçlemesi yaptı. müfreze başta olmak üzere bu üçleme de yine tarihte kendine güzel bi yer buldu. ben bu filmi

    12 min

    About

    Film, dizi, oyuncu ve yönetmenlere dair temel bilgiler.

    Content Restricted

    This episode can’t be played on the web in your country or region.

    To listen to explicit episodes, sign in.

    Stay up to date with this show

    Sign in or sign up to follow shows, save episodes, and get the latest updates.

    Select a country or region

    Africa, Middle East, and India

    Asia Pacific

    Europe

    Latin America and the Caribbean

    The United States and Canada